Kitap 1 - 47.Bölüm: Sugi Kasabası [2]

4.1K 438 70
                                    

Bu bölüm WhatsApp grubundaki üyelere ve Umutoski adlı kullanıcıya ithaf edilmiştir.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Bir anda Yin enerjisi havalanarak bir sembol oluşturmaya başlamıştı. Devasa sembol bir ağaçtı, aynı zamanda bir ejderhayı andırıyordu. Ağacın her yaprağı inanılmaz bir şekilde parlıyordu. Yang enerjisi ağacın gövdesi ile birleşerek bir kelime oluşturdu.

"Tao Lordu..."

Maskeli figür, küçük çocuk ve ailesine doğru ilerlerken bir anda arkasında bir patlama duydu. Aiden'in bedeni parlıyor ve kırılma sesleri duyuluyordu. Birkaç saniye sonra bir patlama daha duyuldu ve Aiden'in sol gözü ışıldamaya başladı.

"Bilge alemi, 1.seviye!" Aiden, kudretli bir sesle haykırdı. Hemen ardından bir patlama daha duyuldu ve Aiden dizlerinin üzerine çöktü. Ruhu titriyor ve bedeni yanıyordu.

"Ruhuyla birleşiyor!" kadim ruh şaşkınlıkla söyledi. Aiden'in ölmeyeceğini biliyordu fakat böyle bir şey olmasını beklemiyordu. Aiden, acı içerisinde kıvranırken kendini bir anda ruhunun karşısında buldu. Bedenini bir serinlik kaplamıştı. Sanki ilahi bir güç tarafından sarılmıştı. Ruhunun bir kısmı sarı bir kısmı ise yeşil renkteydi. Bir anda ruhunun yeşil kısımda, 3 siyah halkanın üzerinde 9 beyaz nokta bulunan, kızıl renkli bir göz belirdi.

"Kim olduğunu öğren Aiden! Geçmişini hatırla! Sen İlahi Ejder Klanının Liderisin. Sen cehennemin varisisin! Güçlenmeliyiz! İntikamımızı almak için güçlenmeliyiz!" kudretli sesin duyulmasıyla beraber Aiden'in ruhu yavaş yavaş yaklaşmaya başladı. Her santimde sanki ruhu parçalanıyor ve tekrar yenileniyordu. İnanılmaz bir yanma hissi her tarafını kaplamıştı. Kızıl göz inanılmaz bir şekilde parlıyordu. Ruhuyla birleştiği anda bedeninde inanılmaz bir patlama duyuldu.

"Cehennemin Gözü, karanlığın ışığı, evrenin sonsuz döngüsü! Uyan!" Aiden haykırdığı anda sol gözü parlamaya başladı. İnanılmaz bir ışık tüm kasabayı sarmıştı. Maskeli figür gözlerini kısmak zorunda kalmıştı. Işık yok olduğu anda Aiden'in yüzünde Yin-Yang enerji çemberini anımsatan bir maske vardı. Maskede sadece sol gözü görünüyordu. Bilge alemindeki aurası Yeryüzü alemine fırlamıştı.

Elinde ikiz kılıçları vardı. İnanılmaz güçlü ve kasvetli bir aura maskeli figürü baskılamıştı. Aiden, bir anda gözden kayboldu ve maskeli figüre bir tekme savurdu. Tekmenin etkisiyle maskeli figür 200 metre öteye fırlamıştı. Birkaç kemiği kırılmıştı. Bir ağız dolusu kan kustuktan sonra zorla ayağa kalktı fakat aynı anda bir tekme daha aldı. Onlarca kemiği kırılmıştı. Bazı kemikleri etini yararak dışarı çıkmıştı. Yarı ölü bir şekilde yerde yatarken Aiden önünde belirdi.

"Yaşamak istiyorsan soruma cevap ver! Buradaki insanları neden katlettiniz?" Aiden, soğuk bir sesle sordu. Adamın maskesi tamamen dağılmıştı. Çenesi, burnu ve daha birçok yeri kırılmıştı. Cevap veremeyecek kadar aciz durumdaydı. Aiden bir kez daha sağuk sesle sordu. Adamın cevap veremeyecek durumda olduğunu görünce kılıcını kaldırdı ve adamın dantianına doğru savurdu. Tam bu sırada inanılmaz bir aura patlamıştı. Tüm Sugi kasabasını baskılamıştı. Birkaç ev baskı yüzünden tamamen çökerek harabeye döndü.

Aiden, baskı yüzünden hareket edemiyordu. Yarı ölü bir durumda olan adam ise baskı yüzünden ölmüştü. Aiden, bir anda ensesinde ölüm nefesini hissetti. Kafasını hafifçe çevirdiğinde gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı. "Baba..." özlem ve hasret dolu bir ses tonuyla konuştu. Dizlerinin üzerine düştü ve ağlamaya başladı.

"Seni kurtarmaya geldiğimi düşünüyorsan yanılıyorsun benim aptal oğlum!" Huan alaycı bir ses tonuyla konuştu. "S... Sen ölmüştün. Cesetini ben gömdüm! Nasıl hayatta kaldın?" Aiden öfkeli bir şekilde sordu. Kandırılmış ve aldatılmış hissediyordu. İnanılmaz bir öfke tüm bedenini sarmıştı. Babasının öldüğüne emindi fakat şimdi tam olarak karşısındaydı.

"Ben öldüm mü? Gerçekten buna inandın mı?" Huan soğuk bir kahkaha attı ve konuşmaya devam etti. "Ben olmasaydım sen çoktan ölmüş olurdun! Sana gerçeği söyleyeceğim. Karanlık Çağ yaklaşıyor Aiden! 10.000 yıl önceki yöneticilerimiz, Lordumuzun mührü bozması için bir yol buldular. Fakat bir nedenden dolayı hepsi öldü. Onların geride bıraktıkları kolyelerde, Lordumuzun mührü bozması için önemli belgeler var. Biz 12 yönetici birkaç bin yıldır bu kolyeleri arıyorduk. Fakat senin satmaya kalkıştığın kolyenin içerisindeki belgeler sayesinde bu 12 mezarın yerini tespit etmeye başladık. Bu mezarların yarısı Mavi Ejder imparatorluğu arazisinde. Sugi kasabasının altında da bu mezarlardan birisi var. Bu aptalı kolyeyi alması için göndermiştim fakat gördüğüm kadarıyla onun işini halletmişsin. 1 yılda bu kadar güçlenmeyi nasıl başardın bilmiyorum ama Lordumuz hepinizi yok edecek. Karanlık Çağ yaklaşıyor! Sana bir sır vereceğim Aiden! Bu mezarlardan biriside Ramuzi kasabası yani bizim kasabamızın altında!"

Huan, bir anda yok oldu ve Aiden'in önünde belirdi. Sert bir tekme savurdu fakat Aiden, baskıya rağmen kolaylıkla tekmeyi durdurdu. "Neden? Peki beni neden büyüttün baba? Annem öldükten sonra beni öldürebilirdin!" Aiden, merak aynı zamanda hüzün dolu bir sesle sordu.

"Annen, özel bir kan bağına sahipti. Onun bedeni Lordumuzun mührünü bozması için bir aracıydı. Bu yüzden onu kandırdım ve onunla evlendim. Seni doğurduktan sonra planlarımı öğrendi. Onu öldürdüm fakat o beni lanetledi. Seni kaç defa öldürmek istediğimi biliyor musun? Binlerce kez denedim ama yapamadım. Seni öldüreceğim her anda ruhum parçalanıyordu. Kaç defa seni bırakmaya çalıştığımı biliyor musun? Sayısını ben bile unuttum. Senden çok fazla uzaklaştığım zaman yine ruhum parçalanıyordu. Sana zarar veremiyordum. Seni büyütmeseydim ruhum yok olacaktı. 15 yaşına girdikten sonra lanet biraz zayıfladı. Buna rağmen seni öldüremedim ama Necromanger tarikatına tekrar dönebildim. Seni hala öldüremiyorum. Lanet hala üzerimde!"

Huan, yerde ölü bir şekilde yatan adamı aldı ve bir anda yok oldu. Tüm aurası kaybolmuştu. Aiden'in yüzündeki maske toza dönüşüp yok oldu. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu. "Seni öldüreceğim ve annemin intikamını alacağım! Artık merhamet yok! Hak eden ölecek!" Aiden öfkeyle kükredi. Sol gözünü saçıyla kapattıktan sonra ayağa kalktı ve 3 kişinin yanına doğru ilerledi. Küçük çocuk korkuyla Aiden'e bakıyordu. "Beni takip edin, sizi Nehantis şehrine götüreceğiz." Aiden, adama bakarak sakin bir tonda söyledi. Adam, hemen oğlunu kucağına aldı ve karısının elinden tutarak Aiden'i takip etmeye başladı.

Bir süre yürüdükten sonra Çavuş Karga ve 20 kişilik bir grup görüş mesafelerine girdi. Çavuş Karganın yanına geldikten sonra saygılı bir şekilde selam verdi ve konuşmaya başladı. "Çavuş, bu kasabaya haydutlar saldırmış. Hayatta kalan sadece 3 kişi bulabildim. Birkaç haydutla karşılatım fakat onlar kaçtı." Aiden hemen basit bir yalan uydurmuştu. Savaş birkaç yüz metre ileride yaşandığı için 3 kişi konuşulan hiçbir şeyi duymamışlardı.

"Bu 3 kişiyle beraber toplam 14 kişi hayatta kalmayı başarmış. Kasabayada dediğin gibi haydutlar saldırmış olabilir. Toparlanın şehre dönüyoruz!" Karganın emriyle beraber, 25 kişi Nehantis şehrinin yolunu tuttu. Sugi kasabası şehre çok uzak değildi. Bu yüzden birkaç saatlik bir yürüyüşün ardından şehre girmişlerdi. Hayatta kalanları güvenli bir yere teslim ettikten sonra birliğe döndüler.

Aiden, kulübesine geçtikten sonra güzel bir şekilde yıkandı ve yemek yedi. Sonrasında yatağına geçti ve lotus pozisyonunu aldı. "Aiden, eğer Necromangerlar Kara Lordun mührünü bozması için bir yol bulmuşlarsa en fazla 100 yılımız var demektir. Bu yüzden diğer ustalarla iletişime geçeceğim. Ruh formunda olduğum için bu biraz uzun sürebilir. 3 yıl sonra tekrar döneceğim. Bu süre içerisinde güçlenmeye devam etmelisin. Dünyanın geleceği senin omuzlarında! Görüşmek üzere Aiden!" kadim ruh ciddi bir tonda konuştuktan sonra Aiden'in bedenini terk etti. "Görüşmek üzere usta..."

Zaman hızlıca akıp geçti. Kadim ruh gittiğinden beri neredeyse 6 ay olmuştu...

Mr.Ksasuke

Ölümsüz Kral - Kitap 1: Santara'nın Çırakları [✔]Where stories live. Discover now