Kitap 1 - 57.Bölüm: Kutsal Yöneticiler

4K 413 56
                                    

Bu bölüm -KANKILER- adlı kullanıcıya ithaf edilmiştir.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Huan'ın sol kolu Ainz'in ellerindeydi. Huan, acı dolu çığlıklarla kıvranıyordu. Ainz, soğuk bir kahkaha attıktan sonra ileri atıldı ve bu sefer Huan'ın sağ parmaklarına geçti. Fakat tam bu sırada dehşet verici bir aura patlaması duyuldu.

Bir anda Ainz'in 15 metre ötesinde, bir adam belirdi. Adamın üzerinde siyah bir cübbe vardı. Cübbenin arkasında kocaman bir kurukafa sembolü dükkat çekiyordu. Kurukafanın etrafında birkaç on tane yılan dolanıyordu. Adam, öfke dolu bir ifadeyle kaşlarını çattı. "Onu hemen bırak Ainz! Yoksa onun yerinde sen olursun!" adamın öfkeli sesi tüm kasabada duyulmuştu. Ainz, Huan'a sert bir tekme attı ve bir kenera fırlattı. "Demek geldin Giu! Bende seni bekliyordum. Huan ile sonra ilgileneceğim! Neden bu kadar geciktin ki yoksa görüşmeyeli zayıf mı düştün?" Ainz, soğuk bir kahkaha ile haykırdı. Buraya Huan'a yaptıklarını ödetmek için gelmişti fakat en başından beri Giu'nun buraya geleceğini biliyordu.

Giu'nun sol elinde bir mühür belirmişti. Elini kaldırdı ve mühre baktı. Mistik bir his yayan mühür, bir iblisi anımsatıyordu. Giu, yumruğunu sıktığı anda bedeninin yarısını kaplayan mor renkli bir dövme ortaya çıktı. Dövmenin baskısıyla beraber Giu'nun aurası katlanarak arttı. Giu, Ainz ile başa baş mücadele edebilecek kadar güçlü birisiydi. O, Tarikatın Kutsal yöneticileri arasındaydı. Ayrıca Ainz'in çok eski bir düşmanıydı.
Kutsal yöneticiler, Tarikatın gerçek karanlık yüzüydü. Karanlıklar ardında gizlenerek Kara Lordu uyandırmanın yollarını arayan kişilerdi. 12 kolye aslında, binlerce yıl önceki Kutsal yöneticilerin bulduğu bilgileri ve belgeleri taşıyan büyülü nesnelerdi. Necromanger Tarikatı eğer bu kolyelerin ele geçirmeyi başarırsa bu durum, dünya için büyük bir felaket anlamına gelecekti.

Giu'nun yüzündeki öfkeli ifade, bir anda yerini alaycı bir gülümsemeye bıraktı. "Seninle biraz eğlenmek isterdim Ainz! Fakat, bildiğin gibi daha önemli işlerimiz var." Giu, alaycı bir tonda söyledi. Mühür bir anda göz alıcı bir şekilde parlamaya başladı. Giu, yavaş adımlarla Huan'a doğru ilerliyordu. Ainz, adeta yerine çivilenmişti. Mührün baskısı yüzünden kımıldayamıyordu. Ainz'in yüzü ekşimişti.

"Demek bu savaşa Kutsal yöneticiler müdahale etmeye karar verdi. Bunun anlamı, 12 yüksek yöneticinin bu işi halledemeyecek kadar güçsüz olması. Bu gerçekten komik bir durum! Unutma Giu, bu savaşta Sorgonlar bizim yanımızda!" Ainz, dişlerini skarak haykırdı. Giu, Ainz'e sakin bir bakış attı ve küçümseyici bir ses tonuyla konuşmaya başladı. "Sadece 3 Sorgon, biz 12 Kutsal yönetici ile boy ölçüşemez. Belki geçmişte bizi aşan bir güce sahiplerdi fakat şimdi onlar bizi durduramaz!"

Ainz'in yüzündeki öfkeli ifade, yerini küçümseyici bakışlara bıraktı. "Sana hangi aptal Sorgonların sadece 3 kişi olduğunu söyledi?" Ainz, soğuk bir kahkaha ile birlikte sordu. Giu'nun gözleri fal taşı gibi açılmıştı. "Yoksa onlar..." Giu, şaşkınlıkla düşünmeye başladı. Zaten 3 Sorgon bile başlı başına büyük bir belaydı. Eğer Sorgonların bir kısmı daha hala hayattaysa bu onlar için büyük bir sorun anlamına geliyordu.

"Yoksa onlar hala hayatta mı?" Giu, şaşkınlık ve telaşla haykırdı. Yürümeyi kesti ve Ainz'e sorgulayıcı gözlerle bakmaya başladı. Ainz, soğuk bir kahkaha attıktan sonra elini savurdu ve Giu'nun baskısının büyük bir çoğunluğu kayboldu. "Bu savaşı siz başlattınız aptal piçler! Bunun sonuçlarına katlanacaksınız!" Ainz, öfkeyle haykırdı. Eskiden bir Sorgondu fakat sonra bir aile kurduktan sonra tüm ününü geride bırakarak bir klan kurmuş ve tekrar yükselmişti.

Ainz, yavaş adımlarla Giu'ya yaklaştı. Giu, bedeninin hakim olamıyordu. Sanki bir yılan tarafından bedeni sarmalanıyor ve kontrol altına alınıyordu. Ainz, Giu'ya yaklaştı ve hafifçe eğilip kulağına fısıldamaya başladı. "Sana bir sır vereceğim Giu. Sorgonlar savaş hazırlığı içerisinde. Kime saldıracaklarını tahmin edebiliyorsun değil mi?"

Giu'nun gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Bedeni titremeye başlamıştı. Bakışları korktuğunu açıklar nitelikteydi. "Bunun bir yolunu bulmuş olamazlar! Yalan söylüyorsun Ainz! Bu imkansız!" Giu, inançsızlıkla söyledi. Ainz, soğuk bir kahkaha attı ve Giu'nun gözlerinin içine bakarak nefretke konuşmaya başladı. "Birçok masum can aldınız! Onlarca insan kandırdınız! Binlerce belki milyonlarca çocuk öldürdünüz! Peki bunların hepsi niçindi? Bir hiç uğruna! Sizlerin ve iblislerin acı çekme sırası geldi aşağılık piç!" Ainz, nefretle kükredi.

Giu'nun gözleri şaşkınlıkla büyümüştü. Bedenini saran mühür bir kez daha göz alıcı bir şekilde parladı. Bir anda Ainz'in etkisinden kurtuldu ve Ainz'e sert bir tekme savurdu. Ainz, kollarını çapraz bir şekilde siper etti ve tekmeyi karşıladı. Tekme, Ainz'in kollarıyla çarpıştığı anda büyük bir patlama duyuldu. Her taraf toz içerisinde kalmıştı. Ainz, birkaç on metre sürüklendikten sonra ancak durbilmişti. Giu, hemen Huan'ın yanında belirdi ve Huan'ı sırtladı. Cübbesinden küçük bir küre çıkartıp yere bıraktı. Küre, yere çarptığı anda param parça oldu ve göz alıcı bir ışık her tarafı kapladı. Işık yok olurken Huan ve Giu yok olmuşlardı.

"Tekrar görüşeceğiz Giu! Huan'ı yok edecek ve seni parçalara ayıracağım!" Ainz, öfke ve nefretle haykırdı. Giu'dan iliklerine kadar nefret ediyordu. Giu, onun ebedi düşmanıydı. Geçmişten beri aralarında çözülmeyecek bir savaş vardı. Ayrıca kızının ve oğlu Kenyu'nun intikamını almak için Huan'ı öldürecekti. Bunun için elinden geleni yapacaktı. Ainz, arkasını döndü ve torunu Aiden'e doğru yürümeye başladı. Yüzünde sevecen bir baba ifadesi yer almıştı.

Bu sırada Giu ve Huan, donanma gemilerinden birinde ortaya çıktı. Giu, öfkeyle Huan'ın saçlarından kaldırdı ve sürüklemeye başladı. Huan'ın kolundan hala oluk oluk kan akıyordu. Giu, sert bir şekilde kapıyı açtı ve odaya girdi. Bir anda masanın etrafındaki 11 yaşlı adam ayağa kalktı ve aynı anda eğip selam verdi. "Usta Giu'yu saygıyla selamlıyoruz!"

Giu, adamlara bir bakış bile atmadan Huan'ı taş masanın üzerine fırlattı. "Karto, Kutsal yöneticilere haber vermeliyiz önemli bir mesele var..." Giu, masanın hemen karşısındaki Karto'ya baktı ve telaşla söyledi. Karto, onaylar bir şekilde başını salladıktan sonra Giu, 11 yaşlı adamı öfkeyle süzdü. Son olarak Huan'a bir bakış attı ve konuşmaya başladı. "Şu aptal herifteki kolyeyi alın! Eğer orada olmasaydım bu kolyeyi kaybetmiş olurduk! Bir daha böyle bir şey yaşanırsa kendi ellerimle hepinizi öldürürüm! Kuşatmayı 1 yıl devam ettireceksiniz. Bir yandan kolyeleri ele geçirirken bir yandan da Mavi Ejder İmparatorluğunu zayıflatacaksınız! 1 yıl sonra donanma filolarını geri çekin ve Beyaz Kaplan İmparatorluğunu kuşatma altına alın! Kuzey Riha çöllerini tamamen araştırın. Kolyeler çölün altında kaldıkları için bu biraz daha uzun sürebilir. Eğer başarısız olursanız kaçacak delik arayın! Yoksa hepinizi öldürürüm!" Giu öfkeyle söyledi.

Yaşlı adamların gözlerinden korktukları belli oluyordu. Yaşlılardan biri öne aıldı ve Huan'ın durumunu kontrol etmeye başladı. Bir süre inceledikten sonra yüzünü olumsuz anlamda salladı ve konuşmaya başladı. "Ruh yeteneği aktif olduğu sırada büyük hasar almış. Ruhu neredeyse yenilenemeyecek kadar hasarlı." yaşlı adam, çaresizlikle söyledi. Huan'ın boynundaki kolyeyi çıkardı ve Huan'ı sırtlayıp geminin güvertesine çıkardı. Hemen bir şifacı çağırdıktan sonra Huan, tedavi edilmeye başladı.

Bu sırada dünyanın başka bir ucunda, devasa bir dağın tepesinde kara bulutlar toplanmaya başlamıştı. Dağın tepesinde 6 figür, devasa bir yapının önünde meditasyon yapıyorlardı. Her birisi farklı ırklara mensup olan figürler, tanrıları bile titretecek güçtelerdi. Ruh formunda olmalarına rağmen güçleri inanılmazdı. Yapının önünde 6 adet madalyon farklı renklerde parlamaya başlamıştı. "İletişim kurmak için gücümüz hala yetersiz! Biraz daha dayanın dostlarım..." yüzünü ekşiterek söyledi Zai-Fu.

Mr.Ksasuke

Ölümsüz Kral - Kitap 1: Santara'nın Çırakları [✔]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin