Kitap 1 - 61.Bölüm: Kuşatmanın Sonu [1]

4.1K 405 66
                                    

Bu bölüm IZedIZed adlı okuyucuya ithaf edilmiştir. İyi okumalar...

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

"Ne zaman uyanacağını bilmiyorum ama, bilmenizi isterim ki belki bir daha asla uyanmaya bilir." Sim Hu'nun yüzünde acı bir gülümseme belirdi. "Senin yolun burada bitti kardeşim..." Huan'a bakarak söyledi ve arkasını dönüp odayı terk etti.

Böylece günler günleri ve aylar ayları kovaladı. Neredeyse 1 yıl olmuştu.

İmparatorluğun birçok yerinde büyük çatışmalar yaşanıyordu. Mavi Ejder imparatorluğu, kan gölüne dönmüştü. Kopmuş uzuv parçaları her taraftaydı. Kristal topları yüzünden çıkan patlama sesleri bile, askerlerin savaş nidalarını bastıramıyordu. Bir yıl içerisinde, on binlerce asker ölmüştü. Yüz binlerce düşman, katledilmişti. Savaş üstünlüğü Mavi Ejder İmparatorluğunda gibi görünsede Ares, bu savaşın hangi amaçla yapıldığını biliyordu. Bu savaş sadece dikkat dağıtmak içindi.

Mavi Ejder imparatorluğu çok büyük hasar almıştı. Köyler, kasabalar hatta şehirler bile harabe haline gelmişti. Gıda, askerlerin ve halkın en büyük sorunuydu. Gıda depoları neredeyse boşalmıştı. Eğer, savaş bir süre daha böyle devam ederse halk isyan edebilirdi. Ares'in yüzünde, ciddi bir ifade vardı. Savaşın bu kadar uzayacağını biliyordu. Fakat, hazırlanmak için sadece 1 ayları olmuştu. Bu yüzden, ancak orduyu donatmış ve gıda depolarını doldurabilmişlerdi.

Ares tepenin üzerinden, sert bakışlarla orduyu süzüyordu. Ordunun en ön saflarında, bir General edasıyla 2 genç duruyordu.
Sarı saçlı, 19 yaşlarındaki genç adamın elinde, 1 metreden biraz daha uzun kızıl bir kılıç vardı. Kılıcın kebzası, sanki uzay boşluğunu anımsatıyordu. Kebzanın üzerinde tuhaf kaya parçaları vardı. Onun hemen yanında ise siyah saçlı, 18 yaşlarında bir genç duruyordu. Bu gencin elinde de aynı kılıçtan vardı. Sanki kılıçlar bir bütünün parçaları gibiydi. Normal bir kılıçtan farklı değillerdi fakat, yan yana geldiklerinde sanki bir anda canlanıyor ve bir ejderha formuna bürünüyorlardı.

Bu 2 genç, 1 yıllık savaş içerisinde tanınmışlardı. Askerler tarafından, 'Kaira Kızıl Kardeşler' olarak anılıyorlardı. Juin akademisinden mezun olduktan sonra savaşa katılmış ve kısa bir süre sonra boy göstermişlerdi. Onların geçmişi pek fazla bilinmiyordu. Sadece Juin akademisinden mezun olan en genç kişiler arasında oldukları ve isimleri biliniyordu. Onlar Haku ve Bei'den başkası değildi.

Bei, kılıcını kaldırıp omzuna koydu ve alaycı bir tonda Haku'ya bakmaya başladı. "Son saldırıda pek fazla düşman öldüremedin abi! Sanırım bu yarışı ben kazandım değil mi?" Bei, kahkaha attıktan sonra gülümseyerek konuştu. Haku, öfkeyle Bei'ye bakıyordu. "Sadece birkaç kişi fazla öldürmen bir şey değiştirmez kardeşim! Savaş daha devam ediyor!" Haku'nun öfkeli konuşmasıyla birlikte Bei, bomba gibi bir kahkaha daha attı. Bu ikilinin tartışmasını izleyen askerler, şaşkınlık içerisindelerdi. Onlar zorlukla hayatta kalırken, daha 20 yaşında bile olmayan Kaira Kızıl Kardeşler, düşman öldürmek için yarışıyorlardı.

"Kaira Kızıl Kardeşler! Onlar gerçek birer dahi!" 30 yaşlarında görünen, çirkin suratlı adam imrenerek söyledi. Çok uzun zamandır orduda bir asker olarak savaşıyordu. Buna rağmen bu 2 genç kadar başarılı olamamıştı. Çirkin suratlı adam, çaresizce iç çekti ve bir sonraki saldırı için kendini hazırlamaya başladı.

Ares, Kaira Kızıl Kardeşlere bir bakış attıktan Sonra ciddi bir yüz ifadesiyle düşünmeye başladı. Son saldırıdan sonra büyük kayıplar vermişlerdi. Ayrıca birçok asker ağır yaralanmıştı. "Eğer, bir saldırı daha yaşanırsa avantaj onlara geçer. Bu durum, can sıkıcı olmaya başladı!" Ares öfkeyle kendi kendine söyledi.

Ölümsüz Kral - Kitap 1: Santara'nın Çırakları [✔]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin