25. Arkadaş

92 7 0
                                    

Geçen bölümün sonunun bir de Taehyung yüzünü görelim istedim.

~Dünya


"Anlamıyorum. Neden istemedi beni? Bugün nesi var, birden ne oldu ki ona?" Jimin çaresizce başını iki yana salladı. O da anlayamamıştı ki. Sabahtan beri Nisan bir tuhaftı ama bunu öğrendiklerinin ağırlığına bağlamıştı Jimin. O son bakışı neydi öyle? Resmen yalvarmıştı kendisine Taehyung'u alsın diye.

Taehyung bir anda kollarını ona sardığında duraksadı. Başını göğsüne yaslayan beden ağlıyordu, titrememeye çalıştığını fark etmişti Jimin. Taehyung'un yumuşak saçlarına dokundu usulca.

"Ben cidden bilmiyorum ne olduğunu. Ama geçecek." Taehyung başını kaldırıp onun gözlerine baktı.

"Geçecek mi? Söz verebilir misin bana?" Jimin bakışlarını önce onun gözlerine sonra dudaklarına çevirdi. Kalbinin birden hızlanması kendisini rahatsız etmiş, bedenini Taehyung'dan uzaklaştırmıştı hafifçe. Onun duymasından korkmuştu.

"Geçmesini umuyorum. Bir şekilde. Ne olursa olsun, bir şekilde atlatabilmeliyiz." Taehyung onun elini tuttu sıkıca.

"Ne olursa olsun, içimi rahatlatacak bir şey söyle Jimin-ah." Jimin bir an bile duraksamadan cevap verdi.

"Başımıza ne gelirse gelsin, ben hep yanında kalacağım. Bu içini rahatlatır mı?" Taehyung aldığı cevapla hafifçe gülümsedi. Yüzünü Jimin'in yüzüne yaklaştırdı. Jimin'in yanağına, dudağına en yakın yere minik bir öpücük kondurdu. Neden yapmıştı bilmiyordu. Birbirlerinin saçlarını çok öperlerdi ama ilk defa dudağının yanından öpmüştü ruh eşini.

"Sen benim en iyi arkadaşımsın." dedi kısık sesle. Bir cümleyi kurması ilk defa kalbine batarken dolu gözleriyle gülümsemeyi denedi. Karşısındaki melek yüzlü çocuk da gülümsemişti ama aslında sahte bir gülümseme olduğunu fark etmişti Taehyung.

Jimin'se az önceki öpücük üzerine düşünmemek için her şeyi yapıyordu. Sakin duruşunun altında, bulundukları çatının kenarına çıkıp "Taehyung dudağımın kenarını öptü." diye bağırmak isteyen bir genç kız yatıyormuş gibi hissediyordu.

Taehyung sonunda onu izlemeyi bırakıp bankta biraz uzağa kaydı. Jimin bunu fark etmemişti. Gökyüzüne bakıyordu ve dizine yüklenen ağırlıkla irkildi. Dizinde yatan beden ona bakmadan gözlerini yummuş, başını Jimin'in bacaklarına iyice yerleştirmişti. Jimin ellerini istemsizce çocuksu bedenin saçlarına daldırdı. İkisinin de huzura ihtiyacı olduğunu biliyordu. Öylece susacaklarını düşünürken kalın sesini duydu Taehyung'un.

"Liseden çıkınca pratiğe gittiğimiz zamanları hatırlıyor musun? Bir keresinde pratikten önce hiç bilmediğimiz bir et restoranına gitmiştik, sırf menüsü ucuz diye." Jimin gülümsedi.

"Senin yüzünden zehirlenecektim aptal." Taehyung dudağını büzdü.

"Sana bir şey olmadı ki. Sadece ben birazcık acı çektim." Jimin onun omzuna vurmuştu.

"Sana o eti sipariş etmemeni söylemiştim. Hatta çiğ gibi duruyor, yemesen mi bile dedim. Beni dinlemeyip tüm tabağı yiyen sendin. Birazcıkmış. Gece boyu kustun Taehyung."

"Zehirlenmişim işte, ne yapayım? Hem sayemde pratikten kaçtın, fena mı?" Jimin surat astı.

"Fena. Sana bir şey olacak diye ödüm koptu. Hafta sonuna geldik diye evde kimse de yoktu. Seni dinleyip ben de yesem ne olurdu acaba?" Taehyung kıkırdadı.

"En kötü ölürdük Chim Chim. Benimle ölmek bu kadar çok mu korkutuyor seni?" Jimin'in vuruşu bu sefer daha sert olmuştu. Taehyung sızlanarak omzunu tuttu.

Mint ScentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin