54. Teras

67 8 3
                                    

Bir miktar zaman atlaması yapıyoruz.

~Dünya


"Taehyung, biraz gelir misin?"

Menajerle birlikte odayı terk eden Taehyung'un arkasından bakıyordu Jimin. Yeni albüm için çalışmaya başlamışlardı. Namjoon'un stüdyosunda toplanmışlardı ve menajer başını kapıdan uzatıp Taehyung'u çağırana dek Jimin koltukta Taehyung'un bacakları arasına yerleşmiş haldeydi. Ani boşluk hissinden hoşlanmamıştı.

"Jimin? Dinliyor musun?"

Hoseok'un seslenmesiyle irkildi açık kumral saçlı. Yaklaşan albüm için saçları pembeden daha doğal bir tona çevrilmişti. Üyelerin hepsi daha doğal ton saçlarla dönüş yapıyorlardı. Taehyung'un siyaha boyanan saçlarını ve son zamanlardaki halini anımsayınca ürperdi.

"Hyung, iyi misin?" Jungkook'un elini koymasıyla omuzları gevşedi. Başını olumlu anlamda salladığında Jungkook ikna olmuşa benzemiyordu. "Yüzünü yıkayalım mı? Gel hadi."

Bedeninin Jungkook tarafından sürüklenmesine izin verdi. Yüzünü yıkayacak mecali yoktu. Bu yüzden Jungkook'un usulca yüzüne su sürmesi gerekmişti. Gözünü her yumduğunda önünde beliren keskin bakışlar nefesini kesti. Onun nefes almadığını fark eden Jungkook kollarını tutarak sarsmıştı kısa bedeni.

"Hyung? Jimin? Kendine gel! Hyung!"

Taehyung bağırışları duyduğu an koşarak girmişti şirketin ortak tuvaletine. Gözleri kapalı, öylece dikilen Jimin'in yüzü ve saçlarının ön kısmından sular damlıyor, Jungkook'un her sarsmasında kıyafetlerini ve Jungkook'u ıslatıyordu. Taehyung onu hızla belinden kavradı.

"Bebeğim? Jimin? Aç gözlerini. Sevgilim, buradayım. Nefes al Jimin." Derin bir nefesi ciğerlerine doldururken öksürmüştü. Taehyung'un ellerinin sırtını sıvazladığını hissediyordu. Başını çevirip onunla göz göze geldi.

Taehyung'un endişeli bakışlarıyla karşılaştığında ilk defa onu endişelendirdiği için pişman değildi. Neredeyse iki aydır ilk defa böyle yakındı ona, ilk defa düşman gibi bakmıyordu. Neler döndüğünü anlamamıştı hiç. Ne zaman başladığını bilmiyordu ama sevgilisinin sarılmalarına öylece karşılık verdiğini fark edince içine bir kurt düşmüştü. Eşelememek, o kurdun toprağın içinde yok oluşunu beklemek istemişti ama o kurt gitgide büyüyordu.

Taehyung önce ona sarılmamaya başladı, Jimin sarıldığı zaman elini beline koymuyordu bile. Ardından stüdyoda sabahlamaları veya salonda televizyon karşısında uyumaları birlikte uyudukları geceleri de sonlandırmıştı. En son Taehyung'un doğum gününde birbirlerine dokunmuşlardı ve öpüşmelerini başlatan Jimin, reddeden ya da kısa bir süre içinde bitirense Taehyung oluyordu.

Şimdi onun kolları arasında sarmalanmışken ve Taehyung gözlerine ilgiyle bakarken ağlamak istedi. İçi çıkana kadar ağlamak istedi hem de. Bedenini Taehyung'a bıraktığında boğazından bir hıçkırık koptu. Taehyung onu tutmuyor olsa yere yığılacağını biliyordu. Annesini kaybetmiş bir çocuk gibi hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı.

"Hyung." demişti Jungkook şefkatle. Elini tutan parmaklarını hissetti Jungkook'un. Yaşlardan dolayı önünü görmüyordu. Aslında tüm algılarını, yer ve zaman kavramını silip atmış gibiydi. Sadece sesleri duyuyordu ama onlar da boğuk geliyordu kulaklarına.

"Kook." dediğini sandı Taehyung'un. Jungkook'un sıcak eli elinden uzaklaşıp yerini her milimini ezbere bildiği uzun parmaklara bırakınca duyduğunun sanrı olmadığını anladı. "Bizi biraz yalnız bırakabilir misin? Endişelenme, bir sorun yok."

Bir sorun var, diye düşündü Jimin. Ağlamasını bir türlü durduramazken nasıl düşünebildiğini bilmiyordu. Yaklaşık iki aydır yalnız hissediyordu, nasıl bir sorun olmayabilirdi ki? Başlangıçta ciddiye alarak moralini bozmak istememişti ama içindeki o kurdun büyümesini durdurmayı da başaramamıştı. Başını yastığa koyduğunda o bir damla yaşın gözlerinden akmasına engel olamamıştı gecelerdir.

Mint ScentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin