30. Rüya

80 10 1
                                    

Taehyung sizce uyudu mu? Bölüme başlamadan cevaplayın bakalım.

~Dünya


"Tamam, sizin çekimler bitti!" diye bağıran fotoğrafçıya baktı Namjoon. Teşekkür edip çekim stüdyosundan çıktı. Kulise giderken açık olan yangın merdiveni kapısı dikkatini çekmişti. Yaklaştığı kapının dibinde oturan Nisan'ı fark ettiğinde adımlarını hızlandırdı.

"Nisan?" Üzerinde gömlekle öylece oturan kızı dürttü hafifçe. "Hava soğuk ne bu halin?"

"Çekim bitti mi?" diye fısıldadı ona bakan kız.

"Üşümüyor musun?" demişti Namjoon onun sorusunu görmezden gelirken. Nisan başını iki yana salladı. Namjoon iç çekip üstündeki ceketi Nisan'ın omuzlarına koydu. Hava serinlemeye başlamıştı, hasta olmamalıydı.

"Taehyung gece odaya gelmedi." dedi Nisan bakışlarını gri saçlı çocuğa çevirirken. "Sabah uyandığımda evden çıkmıştı."

"Demek o yüzden gözleri kızarıktı. Uyumamış olmalı."

"Ona dün ne oldu? Neden beni yanında istemedi?" Namjoon yutkundu bu sorunun üzerine. Nisan'ı oyalamak için her şeyi yapmışlar, Taehyung'un daha iyi hissettiğini ve suyunu içtiğini söylemişlerdi. Boş boş kızın suratına bakmayı sürdürdü. "Namjoon, anladım beni yanında istemediğini. Sadece ne olduğunu bilmek istiyorum."

"Bak, seni korkutmak istemem ama biz meleklerin ailelerimizden miras kalan bazı..." Nisan elini kaldırıp susturdu Namjoon'u.

"Dün birinin öleceğini mi gördü? Kim ölüyor?" Kızın korkmuş sesi Namjoon'u şaşırtmıştı. Durumu nereden öğrendiğini sorgulamayı bir kenara bıraktı. Panik halindeki kızın kolunu tuttu.

"Görmemiş olmalı. Göreceği zaman uykuya dalıyor, uyuduğunu sanmıyorum."

Nisan derin bir nefes verdi. Gece gördüğü rüyayı düşünmediği tek bir an yoktu sabahtan beri. Melez olduğu için bu rüyanın öylece görmezden gelebileceği bir şey olmadığının farkındaydı. Rüyasına giren kişi ve kelimelerini ciddiye almak zorundaydı. Taehyung'un hiçbir şey görmemiş olması daha iyiydi.

Oturduğu yerden yavaşça kalktı. Namjoon şimdi onu aşağıdan izliyordu. Ceketi ona bırakıp içeri girdi. Yoongi koridorun ilerisinden onu fark edip yanına adımlamıştı.

"Nisan? Ne oldu?" Nisan avcunu onun göğsüne bastırıp konuştu.

"Bir şeyim yok. Yalnız kalmak istiyorum." Yoongi konuşmak için ağzını araladığında engel oldu. "Yalan söylendiğinde anladığını biliyorum ama lütfen."

Yoongi pes edince odalardan birine girdi Nisan. Kimsenin olmadığı odada ayna karşısına geçip kendine baktı. Gözlerindeki bir kırmızı bir kahve olan rengi görmemek için sıkıca yumdu gözlerini. Kürek kemikleri sızlıyordu. Böyle yaşamak berbat bir histi. Anne babasının tek hediyesinin bu doğaüstülük olmasından nefret etmişti.

Meleklerin kanatları sadece büyük duygu değişimleri yaşadıklarında çıkıyordu ve ailelerinden kalma birer özelliği saymazsak hayatları normal rutininde devam edebiliyordu. Melez olmaksa çok farklıydı. Yarı yarıya şeytan olmak her şeyi zorlaştırıyordu. Bir melez, dönüşümünün belli bir zaman sonrasına dek bir melekten farksız oluyordu. Ama asla melek kalamıyordu. İstemese bile şeytan tarafı hayatını ele geçiriyordu ve insani yanları kayboluyordu. Görünümü, hisleri ve düşünceleri bir şeytana dönüşüyordu.

Nisan, tüm bunları gece rüyasına giren şeytan annesinden öğrenmişti. Bir melekle birlikte olmasının sadece felaket getirebileceğini, onu seven her zerresinin onu öldürmek için can atacağını ve melek soyunu bitirebilecek güce sahip olduğunu söylemişti annesi. Ebeveynlerinin kendisini asla istemediğini ama bir melez oluşu ortaya çıkar korkusuyla doktora aldıramadıklarını, düşürmek için çabalasalar da düşmeden sağ salim doğduğunu da gece öğrenmişti.

Mint ScentWhere stories live. Discover now