03. Su

193 12 4
                                    


Bir an önce yüklemek istedim çünkü keyif aldığım yerler daha gelmedi. Bir an önce kavuşun diye uğraşıyorum.

~Dünya


"Bence soğuk bir duşa girmesi lazım. Böyle ıslak bezlerle geçecek gibi durmuyor."

Bana fazlasıyla uzaktan gelen sesin Korece konuştuğunu zar zor algılamıştım. Bu, daha önce duyduğum iki sese hiç benzemiyordu. Alnımdan kalkan bir ağırlıkla, şimdi konuşan kişiyi ise tanıyabilmiştim.

"Çok sıcak! Hadi ama, daha iki dakika olmadı bu bezi alnına koyalı." Jimin'in sesi oldukça çaresiz geliyordu. Gözlerimi açmak istiyordum. Gözlerimi açıp nereye gittiğini sormalıydım. Yapabildiğim tek şeyse kirpiklerimi kırpıştırmak olmuştu.

"Diyorum size. Tüm vücudu soğuk suya girmeden kendine gelemez." Jimin derin bir nefes aldı.

"Uyanacak halde değil hyung. Nasıl duşa girsin?" Haklıydı. Baş parmağımı kaldırıp onu onaylamak isterdim ancak gel gör ki gözlerimi bile açamıyordum.

"O zaman onunla biriniz girsin. Küvette soğuk suda oturması bile yetecektir."

Üçüncü kez duyduğum ses, artık daha yakından ve tanıdık geliyordu. Kim olduğundan çok, verdiği fikre odaklanmıştım. Buz gibi bir küvette oturma fikri beni titretmeye yetse de vücudumdan yükselişini hissettiğim sıcaklığı söndüreceğine emindim. Gayet mantıklı olan fikri gerçekleştirmek içinse en azından uyanabilmem, kıpırdayabilmem gerekiyordu. Bense burada yatmış, gözlerimi kırpmak için bile tüm hayat enerjisini harcaması gereken biri gibi duruyordum. Hasta olunca gerçekten çok ağır geçiriyordum.

Yanımda birinin girmesi ise olanaksızdı. Tanrım, iç çamaşırı hakkında konuşurken bile yeterince utanıyordum. Biriyle küvete girmek mi? Üzerimde kıyafetlerimle bile utandırıcı gelmişti, kıyafetlerle girmeme izin verilmeyeceğinden de emindim zaten.

"Kim girecek?" Bir cevap almamasına rağmen birinin benimle o küvete gireceğini kesinleştirmişti. Onun için tek soru bunu kimin yapacağıydı. Yeniden bir cevap almamıştı ama devam etti. "Jimin?"

"Huh?" Bu sefer oldukça hızlı bir karşılık geldi Jimin'den. Dinlemiyor muydu yoksa şaşırmış mıydı? Min Yoongi'nin onun adını söylemesine ben bile şaşırmamıştım oysa. Aralarında ilk Jimin'le karşılaşmıştım, bunu onun yapmasını istemeleri normaldi bence.

"Seni tanıyor, en azından aramızda seni tanıyor. Eğer uyanır da seni görürse o kadar korkmayacaktır."

Uyanıktım zaten. Hareket edemiyor olmam yüzünden uyuyormuşum gibi görünebilirdi ama söyledikleri Korece kelimeleri gayet iyi anlıyordum ben.

"Pekala. Ben onu banyoya götüreyim." Jimin'in uzaktan bile duyulabilen pamuk şeker kokusu bana yaklaştığında duyduğum sesle aklımdan yüzümü buruşturdum, zira bunu gerçekten yapamıyordum.

"Dur. Ben götürürüm." Jimin'in şaşkın sorusunu duydum.

"Neden ki?" Aynı soruyu ben de soruyordum şu an.

"Çünkü..." Kelimesinin sonunu uzatırken devamını düşünüyor gibiydi. Heyecanla konuşmasına tepki veremiyor olmam sinir bozucuydu. "Çünkü o benim kıyafetlerimi giyiyor!" diye haykırdığında içimden gülüyordum. Bahaneye bak be.

"Bu nasıl bir sebep Taehyung?"

Taehyung, Jimin'in sorusuna herhangi bir yanıt vermezken beni saran pamuk şeker kokusu yerini keskin bir nane kokusuna bırakmıştı. Ferahlatıcı koku her tarafımı sararken neden iyi hissettiğime anlam verememiştim. Ben nane kokusundan nefret ederdim. Bu hissettirdiği güven nereden çıkıp gelmişti ki?

Başım yumuşak yataktan ayrılmış, kalp atışlarını çok net duyduğum göğse yaslanmıştı. Konuşmasıyla göğsündeki titreşimi hissettim.

"Sadece, ben ona bakarım Jimin. Onu bana bırak."

Hareket etmeye mecalim olmadığından şimdiye dek etrafımdaki her şeyi kafamın içinde yorumlamıştım. Şimdiyse aklım bile yorulmuştu. Kurduğu cümleler hakkında yorum yapmayı daha sonraya bırakabilirdim.

Sırtım küvetin soğuk kenarıyla buluştuğunda irkildim. Başımı tutmaya devam eden elinin yerini küvetin baş koyma kısmı almıştı. Kalın ama yumuşak sesi kulaklarıma dolunca derin bir nefes aldım.

"Şimdi sadece üzerindeki tişörtü çıkaracağım ve suyu açacağım. Tanrım, uyanıp da beni görürsen öldürmezsin umarım. Tüm bunları senin için yapıyorum."

Bedenimi usulca doğrulttu ve tişörtü başımdan çekip çıkardı. Nane kokusu hala burnumun dibindeyken akmaya başlayan suyun sesini duydum. Küveti doldurma gibi bir planı vardı muhtemelen çünkü bacaklarımda suyu hissetmeye başlamıştım bile. Gözlerimi açamadığım için tüm duyularım normalden daha fazla işliyordu.

Soğuk su bedenimi fazlasıyla üşütmüş ve beni uyandırmayı başarmıştı. Gözlerimi güçlükle araladığımda Taehyung da küvetin içine giriyordu. Dişlerini sıktığını gördüm.

"Çok soğuk." diye tısladığında gülmeme engel olamamıştım. Tanrım, çok tatlı görünüyordu. Ağzımdan zorlukla çıkan kıkırtıyı duymuş olmalı ki, bakışları anında beni buldu. Su yüzünden gerilmiş ağzı ve kısılmış gözleri birden açılmıştı.

"Nisan? Sen iyi misin? Nasıl hissediyorsun?"

"Üşüyorum Tae." dedim, sesim oldukça kısıktı. İki kişiyi alabilecek gibi durmayan küvette yanıma sıkıştı. Cidden, sığamadığımızı görmüyor muydu?

"Ne yapıyorsun? Küvetin boyutunun farkında mısın?" Başını olumlu anlamda sallarken samimi bir gülümseme yollamıştı bana. Ah, sinirlenemiyordum bile, çok sevimliydi.

"Üşümüyor muydun? Seni ısıtmak için geldim işte. Gel bakalım." Beni kolayca kaldırıp bacaklarının arasına yerleştirdiğinde engel olamamıştım. Üstünde öncekinin aksine lastikli bir şort ve kolsuz bir tişört olduğunu da yeni fark etmiştim.

Küvet buz gibi suyla dolduğunda uzanıp musluğu kapattı ve sırtımı göğsüne yasladı. Avcuna doldurduğu suları boynumdan ve başımdan dökmeye başladı. Bense gözlerimi kapatıp düşmeye başlayan ateşimi ve vücudumun aksine kalbimde yükselen sıcaklığı hissediyordum.


Min Yoongi-ssi! Hoşgeldin gönlümün en tatlı köşesi.

Yorumlarınızı ve beğenilerinizi bekliyorum efenim.

Mint ScentDonde viven las historias. Descúbrelo ahora