29. Melek

84 10 1
                                    

Merak ettiklerinizi yorum olarak bekliyorum, spoiler olmadığı sürece her soruya cevabım var.

~Dünya

"Hey, burada tek başına ne yapıyorsun?" Nisan başını manzaradan kapı eşiğindeki bedene çevirdi. Yerinden kalkıp selam vereceği sırada oturması işaret edilmişti. Sejin menajer yanına oturunca yanıt verdi sorusuna.

"Düşünüyordum. Sanırım sorularım var." Sejin arkasına daha rahat yaslanırken mırıldandı kendince. Elindeki kupalardan birini Nisan'a uzattı. Onunla bir konuşma içine gireceğini bilerek kahveyle gelmişti.

"Diğerleri benden bağımsız bir şeylerle meşgul. Bu yüzden sorularını cevaplayabilirim." Nisan hafif şaşkınlıkla baktı. Onlar her neyle meşgulse bu menajeri de ilgilendirmez miydi?

"Ne ile meşguller ki?" demeden duramadı. Sejin boştaki elini saçlarına götürdü.

"Görünümle ilgili şeyler. Yeni albüm geliyor, biliyorsun." Nisan ilgiyle dinledi ama sonra çok alakasız bir soru sordu.

"Meleklerin özel yanları ne?" Sejin melez olduğunu bildiği kıza baktı. Bu sorunun nereden çıktığını merak ediyordu ve neyi öğrenmeyi beklediğini.

"Ne öğrenmek istiyorsun?" dedi kesin bir dille. Nisan yutkunup içmekte olduğu kahveyi sehpaya bıraktı. Teras manzarasına bir bakış atıp menajere döndürdü.

"Melekleri insanlardan ayıran şeyin ne olduğunu. Yani kanatları var, tamam ama başka hiçbir özellik yok mu?" Sejin anlayışla başını salladı.

"Yani normal insanlardan daha iyi kalpli olmaları gibi bir ortak özellikleri var yedi soyun tamamının." Sejin sustuğunda Nisan kaşlarını çattı. Beklediği cevap bu değildi. Tanrı aşkına, onların iyi kalpli olduklarını bütün tanıyanlar biliyordu zaten.

"Sadece bu mu gerçekten?" demişti sesi hafifçe yükselirken. Sejin kendi kupasını da sehpaya bırakmış, hemen ardından ellerini havaya kaldırmıştı.

"Tanrım, melezler cidden çabuk sinirleniyormuş. Kanatların çıkana kadar ne tatlı bir insandın sen." Nisan'ın kaşları iyice çatıldığında konuşmaya devam etti. "Tamam tamam. Yedi soyun da kendine has birer özelliği var bir de."

Nisan'ın yüz ifadesi duyduğuyla eski haline dönmüştü. Beklediğini şimdi duyabilir miydi? Sabah Jimin onu köşeye sıkıştırdığında şirkete gitmesi gerekmişti ve Nisan da sorgudan kurtulmuştu. Yine de Jimin dönünce konuşacaklarını söylemişti. Kendine nefretinden nasıl haberi olabilmişti? Jimin'in soyundan gelen özellik her neyse kendisini tamamen okumasını sağlamıştı.

"Ne peki onlar?" dedi düşünceli halini fark edip susan Sejin'e.

"Namjoon dünyadaki tüm dilleri anlayabiliyor. Ama bunun duyulmaması için gerçekten çok uğraşmamız gerekiyor. Bu oldukça tuhaf, bir insanın o kadar çok dil bilmesi herkesi şüphelendirir."

"Her dili derken?" diye sorguladı Nisan kaşlarını kaldırarak.

"Türkçeyi de. Hatta canlı yayınlara gelen tüm yorumları bile anlıyor, bazen komik yorumlara gülmemek için zor tutuyor kendini. Yine de onunla Türkçe konuşma, sadece anlayabiliyor, konuşamıyor."

Nisan anlayışla başını salladı. Sejin konuşmaya devam etmişti.

"Seokjin aslında vampirler gibi bir özelliğe sahip, vampirler gerçek olmasa da. Asla yaşlanmayacak. Yüzü asla değişmeyecek. Diğerleri buruşacaklar ama o hep aynı kalacak. Sınırsız özgüveninin bir sebebi de bu olmalı." dedi Sejin gülümserken. Nisan da gülmüştü.

Mint ScentWhere stories live. Discover now