33. Hedef

77 8 3
                                    

Nisan beni üzüyor.

~Dünya


Kilitlediği misafir odası kapısının önüne oturdu. Nefeslerini düzene sokmaya çalışıyordu. Oradan kaçması kolay olmamıştı. Onu tutmalarına Taehyung'un öksürmesi ve dikkatlerin ona dönmesi engel olmuştu. Bilerek yapmamıştı, gerçekten nefes almaya çabalıyordu çocuk.

Nisan dizlerini kendine çekti. Bakını dizlerine yaslayıp çevreyle bağlantısını tamamen kopardı. Nefesi düzelmişti sonunda. Annesinin söyledikleri mantıklı gelmeye başlarken Jimin içeri girmemiş olsa neler olabileceğini düşündü. Başını kaldırıp arkasındaki kapıya vurdu bir kez. Bir şeytan olduğunu, hatta tüm bildiklerini unutmak için kaç kere vurmalıydı? Şeytan yanı onu ele geçirmeden nasıl kurtulabilirdi? Ölseydi ve türünün son örneğini de yok etmiş olsaydı neler yaşanacaktı? Beynine hücum eden düşünceler gözlerini yummasına sebep olmuştu.

"Nisan?" Duyduğu kalın sesle irkilirken bakışları açık camı buldu. Giriş katındaki bu odaya ulaşmak oldukça kolaydı. Taehyung asık suratıyla camdan içeri girdi. Kıza doğru ilerlemek istediğinde Nisan elini kaldırıp onu durdurmuştu. Taehyung direnmeden camın önündeki yatağa oturdu. "Sonunda buldum seni."

Fısıltıyla çıkan sesini yanıtsız bıraktı Nisan bir süre. Bir kez daha yapmayacağının garantisi yokken neden tek başına gelmişti ki? Dönüp bakmaması gerekirken, canına kastedilmişken neydi bu cesareti? Nasıl hala güvenebilirdi? Nisan bile kendine güvenini yitirmişti üstelik.

"Gitmen gerek." dedi açık camdan giren soğuk hava bedenini ürpertirken. Taehyung camı kapatıp yeniden kızın yüzünde gezdirdi bakışlarını. "Camı kapatmamalıydın. Kaçacak yerin olmayacak."

Son cümlesi kafasının içinde yankılanınca gözlerini sımsıkı yumdu. Bu sefer gözlerinin kırmızıya dönmesine izin vermeyecekti. Beyninde kahkaha atan birini hissettiğinde saçlarını kaşıdı. Taehyung'sa onun bu ani hareketlerini temkinli bir şekilde izliyordu.

"Nisan, konuşalım mı biraz?" Nisan başını hızla iki yana salladı. Taehyung kalkıp yere, yanına otururken de durdurmamıştı bu hareketini.

"Gitmen lazım diyorum Tae. Sana zarar vermeyi denedim, bir kez daha olmayacağının bir garantisi yok. Git lütfen. Seni kimse kurtaramaz." Gözleri kırmızı ve kahverengi arasında gidip gelirken Taehyung'a bakıyordu. Taehyung aralıksız değişen göz rengiyle ürpermiş, kendini biraz geriye çekmişti.

"Nisan, gözlerin çok hızlı değişiyor." dedi başı dönmeye başlarken. Bakışlarını başka bir yöne çevirmek zorunda kalmıştı.

"Bu yüzden git dedim. Taehyung canını yakmak istemiyorum. Gitmem gerek. Bunu gördün, acını veya acımı asla hafifletemem. Ama zorundayım. Sizi öldürmeyeceğimin bir garantisi yok. Kimseyi incitmeyeceğimin hiçbir garantisi olmayacak."

"Buna kimse garanti veremez." dedi Taehyung öfkeyle ona dönerken. Onun da gözlerinden sarı bir ışık geçmişti. "Dünya üzerindeki en masum insan bile kimseyi asla incitmeyeceğini söyleyemez Nisan."

"Bu farklı, tamam mı? Benim incitmem birinin kalbini kırarak değil, durdurarak olacak Taehyung. Ben kimseyi öldürmek veya buna kalkışmak istemiyorum." Konuşmaya devam edecekken Taehyung araya girdi.

"Yapmazsın, seni tanıyor..." Fazla konuşamadan Nisan tarafından susturulmuştu.

"Tanımıyorsun! Şeytan yanımı tanımıyorsun! Ben bile tanımıyorum. Bak, kafamın içinde sürekli beni yönlendiren bir his var. Konuşmuyor ama birilerini öldürmek istememe sebep oluyor. Senin boğazına sarıldığımda seni ellerimden Jimin kurtardı Taehyung. Eğer onun yüzünü görseydin..." Jimin'in dehşete dönmüş yüzü gözlerinin önüne gelince duraksadı. "Çok korkmuştu. Onun korkması içimde hiçbir his uyandırmadı. Ancak onun tarafından yere itilince kendime gelebildim. Taehyung ben sadece..." Derin bir nefesi daha ciğerleriyle buluşturdu. "Ben sadece korkuyorum. Hiçbir pişmanlık ya da üzüntü yok içimde. Sadece bana olacaklardan korkuyorum. Sevdiğim adamın ölümüne sebep olabilecekken hiç üzüntü hissedemiyorum ben. Bu yüzden bana söz vermelisin."

Mint ScentWhere stories live. Discover now