09. Bulmaca

92 8 6
                                    


Yazarken çok keyif almıştım, umarım okurken de keyifli gelir.

~Dünya


"Yorgunluktan ölmek mümkün müdür yoksa bu sadece bir deyim mi?" diye sordum nefes nefese. Aynı nefes nefese haliyle soruma sırıtmıştı.

"Ben şimdiye dek ölmediysem, sadece bir deyimdir. Hadi ama, benim normalde yaptığımın yarısını bile yapmadın." Ellerimi kaldırdım teslim olurcasına.

"Ben bunun beni öldürebileceğine inanıyorum. Anında karın kaslarımı çıkarmayacaksa bugün daha fazla spor yapmayacağım." Jimin gülümserken oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi. Beni kollarımdan tutarak kaldırmayı denediğinde acıklı bakışlarımı yüzüne dikmiştim.

"Lütfen Chim. Daha fazla spor yapacak enerjim kalmadı." İtirazıma rağmen bedenimi ayağa kaldırırken mırıldandı.

"Spor değil, ısınma hareketleri yapacağız. Kasların tutulmasın diye."

Yorgunluğuma rağmen Jimin'e uyup ısınma hareketleri yaptığımda biraz rahatlamış hissediyordum. Otelin lüks spor salonundan çıkarak asansöre bindik. Dokuzuncu katın düğmesine basıp kapıların kapanmasını bekledim.

"Neden kahvaltıda öyleydin?" Konuşmamla bana baktı.

"Nasıl yani?" diye sorarken gerçekten şaşırmış görünüyordu.

"Tüm o sandalye olayı, sürekli Tae'ye sinirli sinirli bakman. Üstelik spora gelmeden önce ona fazlasıyla sevimli davranıyordun." Bir ara kalkıp tuvalete gitmişlerdi. Bir şey konuştuklarına emindim, çünkü giderken sinirli olan ikili dip dibe dönmüştü masaya. Ellerini beline koydu.

"En yakın arkadaşıma kötü davranmamı mı istiyorsun?" Elimi kaldırıp omzuna vurduğumda omzunu tutmuştu. Yerinde iki büklüm olacakken işaret parmağımı salladım.

"Sızlanma!" Anında pozisyonunu düzeltmişti. "Taehyung'la konuşmadığımızı öğrenince resmen bir abi gibi ona kızgındın. Yemekten sonra bir lavaboya gittiniz ve bam! Döndüğünde yine Taehyung en sevdiğin insana dönüşmüştü."

"Bilmiyorum tamam mı? Aranızdaki şeyi çözemedim. Hiçbir şey konuşmamış olmanıza sinirlendim çünkü Tanrım, birlikte bir gece geçirdiniz. Sonra da hepsinin bir şekilde çözüleceğini düşündüm işte."

Kata vardığımızı belirten sesle ona döndüm. Koridorun diğer ucuna hareketlenen adımlarıyla konuşma ihtiyacı hissetmiştim.

"Odaya gelmiyor musun?" Karşıma geçip ellerini omuzlarıma koydu.

"Üzülmenizi istemiyorum. Tavırlarımın hepsi üzülmenizden korktuğumdandı. Her neyse. Ben Jungkookların odasında duş alırım. Sen bizim duşu kullan. Görüşürüz."

Duşa girdiğimde Jimin'in söylediklerini düşünüyordum. Gece Taehyung'la birlikteydik ancak her şey bu kadardı. Hakkında konuşmamıştık. Ne beklemem gerektiğini bilmiyordum ama Taehyung gerçekten benimle ilgileniyordu. Kalp atışlarının ritmini değiştirebildiğimin farkındaydım. Baş başa kalmamıştık henüz, belki de bu yüzden bir türlü fırsatımız olmamıştı konuşmaya.

Banyodan çıkıp dolaba ilerlettiğim adımlarım yatağın üzerindeki kırmızı elbiseyi görünce duraksamıştı. Yerdeki topuklu ayakkabıları ve elbisenin üzerindeki notu sonradan fark ettim.

'Bence bunu giymelisin. Sende oldukça güzel duracağına eminim. -Nane'

Kıkırtıma engel olamazken hemen elbiseyi giymiştim. Islak saçlarımı çabucak kuruturken ne için hazırlandığımı bile bilmiyordum. Başımı kaldırıp sabahtan beri ilk defa saate baktığımda 7 olmasına inanamamıştım. Sporda çok zaman geçirdiğimizi biliyordum ama öğleden beri spor yapıyorduk resmen. Bu kadar dayanmış olmam bile mucizeydi. Akşam buluşmasına geç kalmamayı umuyordum.

Mint ScentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin