31. RoMantik

159 5 7
                                    

Bölüm numarasının manidarlığı... Bölümün tam neresine uyarı koyacağımı bilemediğimden buraya koyuyorum, bu bir smut uyarısıdır. Başladığını zaten okurken fark edebilir, okumak istemezseniz doğrudan bölümün sonuna ilerleyebilirsiniz.

~Dünya


Çalan kapıyla yerinden sıçradı Jungkook. Üyelerin gelmesine daha vardı. Gece ikiden önce evde olmazlardı dışarıda yedikleri zaman. Yine de biraz korkarak ilerledi kapıya doğru. Elindeki çatalı son saniye masadaki yerine koymayı hatırladığına şükredip bir kez daha zil sesini duymasıyla adımlarını hızlandırdı. Kapıyı açtığında onu bu kadar erken beklemediğini fark etti. Cidden, daha kendisi bile eve geleli bir saat anca olmuştu.

"Hyung?" dedi şaşkınlığı sesine yansırken. Kapının önünde öylece dikiliyordu. Karşısındaki onun kalakalmasına anlam veremedi.

"Ne o? Evde temizlik mi var? Karantinaya mı aldın?"

"Hı?" Jungkook şaşkınlığının etkisiyle onun ne dediğini anlamamıştı. Güldü hyungu.

"Beni içeri alacak mısın?" Jungkook transtan çıkmış gibi aniden geriye büyük bir adım attı. Diğeri içeri girip ayakkabılarını çıkardı. Maknaeyi sarılmak için hafifçe kendine çektiğinde Jungkook hızla ona karşılık vermişti.

"Neyin var Kook? Korkutmaya başladın." Jungkook bir anda geri çekilip karşısındakinin gözlerini kapattı.

"Yoongi, ama senin daha geç gelmen lazımdı. Ben üstümü değiştiremedim bile."

"Kook üzerinde ev kıyafetleri var ve duş almışsın. Saçmalama, neyi değiştireceksin?" Jungkook ayağını yere vurdu çocuksu bir sinirle.

"Ya ben hazırlanacaktım ama senin için. Süslenecektim. Saçımı falan yapacaktım be adam." Yoongi onun elini gözlerinden çekti.

"Kook, ben seninle zaman geçirmek için işimi erken bitirip geldim. Sen seni görmemi bile engellemeye çalışıyorsun. Ne gerek var hazırlanmana? Ben seni evdeki halinle sevdim, o haline aşık oldum zaten." Karşısında küçük bir çocuk gibi dudaklarını büzen küçüğüne gülümsedi Yoongi. Uzanıp dudağına kısa bir öpücük bıraktı. Onun elini tuttu ve içeri yöneldi.

"Evde olduğunu Namjoon'dan öğrendim. Bana neden söylemedin? Ya gelemeseydim erken?" Salona girdiklerinde hazır yemek masasıyla duraksadı. Dönüp Jungkook'a bakmıştı.

Masanın üzerinde iki şarap kadehi, çok lezzetli görünen etler ve bir şarap şişesi vardı. Gelip bunlarla uğraştığına ama kendisine haber vermeyişine inanamadı. Çok geç saate kadar çalışabilir, aklına takılan bir kısmı sormak için Namjoon'u aramayabilir ve eve erken gelmeyip Jungkook'u tüm gece öylece üzgün oturmuş halde bulabilirdi.

"Geleceğini ummuştum. Söyleseydim hazırlanmamı beklemezdin, gerçi söylemesem de beklemedin ya. Hadi masaya geçelim."

"Ah, o kadar açım ki üstümü değiştirme işini erteleyeceğim. Seni çok sevdiğimi söylemiş miydim?" Jungkook sandalyesine oturup Yoongi'ye imalı bir bakış attı. Şarabı açıp doldurmaya başladı.

"Evet söylemiştin. Bir kez, yatakta." Yoongi ağzına attığı eti yutmakta zorlanırken şarabından bir yudum aldı.

"Ne zaman söyledim öyle bir şey? Uydurma." Jungkook büyük gözlerini kocaman açarak ona baktı. Bu halinin sevimli olduğunu düşünüyordu Yoongi. Elini uzatıp Jungkook'un çenesini okşadı.

Rutin konuşmalarla geçen bir yemeğin ardından Jungkook bulaşıkları yıkıyor, Yoongi ise üstünü değiştiriyordu. Tişörtünü giyip giyinmesini bitirdiği an Jungkook odaya girmişti. Yoongi'ye sarılırken gözlerini kapattı.

Mint ScentМесто, где живут истории. Откройте их для себя