08. Sevgili?

135 9 10
                                    


Hikayenin daha çok başındayız, bana şimdiden küserseniz çok üzülürüm. Etiketlerdeki her şey var hikayede, hiçbiri clickbait değil öyle minik bir ipucu vereyim :-)

~Dünya


Taehyung'un küçük dokunuşlarla başlayan öpücüğü derinleşecekken kapının yumruklanmasıyla ayrılıp gözlerimizi kocaman açmıştık. Biz şaşkın şaşkın birbirimize bakarken Jimin'in uykulu sesini duydum.

"Cidden, kaç gündür doğru düzgün uyumuyorum bile." Yatakta doğruldum. Jimin ışıkları bile açmamıştı. Kapının açılmasıyla koridorun ışığı içeri doldu. Ancak asıl ışık kaynağı suratımda patlamıştı. Yüzümü refleksle en yakınımdaki yere yani Taehyung'un omzuna gömdüm. Kolları beni tutmuştu.

"Noona!" diyen coşkulu ses tonuna gözlerimi devirdim ama yüzüm Taehyung'un omzunda olduğundan bir işe yaramamıştı. Cidden saat gecenin bilmem kaçıydı, bu saatte bu enerjiyi nereden buluyordu ki?

"Selam!" Aynı coşkudaki Korece aksanını ezbere bildiğim, çünkü Korece'yi oturup birlikte öğrendiğim sesle laptopun ekranına baktım. Parlak ekran gözlerimi yakmıştı. Ancak benim odaklandığım tek şey ekrandan bize el sallayan Defne'ydi. Türkiye'de şu an gündüz olmalıydı, yüzünde parlayan güneş bunu çok net belli ediyordu.

"Uyuyor muydunuz? Özür dilerim. Jungkook onlar uyumuyor sadece farklı bir odada deyince..."

"Bu saatte uyumaları çok saçma zaten. Boşver." diyerek omuz silken Jungkook'un kafasına Jimin bir tane vurmuştu.

"Saat gece iki, velet. Asıl senin uyanık olman saçma."

"Jimin hyung! Ne vuruyorsun?"

"Çünkü senin yüzünden yapmak istediklerimizi yapamadık!" Taehyung'un ani çıkışıyla bakışlarımı ona çevirdim. Tanrım, pat diye söylemeyecekti değil mi?

Panikle elimi dudaklarına kapattığımda gözlerini irice açıp bana baktı. Defne dahil herkesin bana sorgulayan gözlerle bakmasına salak bir gülümsemeyle karşılık vermiş, elimi usulca indirmiştim. Sonra beni kurtaran o sesi duydum.

"Yah, Jungkook! Neden odaya geri dönmüyorsun? Konuşup durarak beni uyandırdın ve şimdi de odaya gelmek bilmiyorsun." Yoongi hyung pijamalarıyla odaya girip Jungkook'un ensesini kavradı. Onu resmen bir kedi gibi tişörtünün ense kısmından çekerek odanın dışına sürüklemeye başladı.

"Bir dakika." dememle durmuştu. Ekrandan bana bakan Defne'ye sahte bir gülümsemeyle karşılık verdim.

"Seninle daha sonra konuşacağız cadı." Sesimde sevimlilik olsa da tehditkar kelimelerim biraz gerilemesine sebep olmuştu. Aynı gülümsemeyle Jungkook'a döndüm. "Seninle de küçük şeytan."

Yoongi hyung söylediklerimi hiç umursamadan yapmaya çalıştığı şeyi devam ettirmişti. Jungkook onun peşinden süt dökmüş kedi gibi gittiğinde ben de yatağa döndüm.

Yattığım yerden hala oturmakta olan Taehyung'a baktım. Taehyung'un gözleri yatağına çoktan yatmış Jimin'e, ardından bana dönmüştü. Yüzündeki gülümsemeyle üzerime eğildi. Bense Jimin'e baktım irkilerek.

"Uyuyor. Yorulunca uyanması oldukça zor." diye fısıldadığında kaşlarımı çattım.

"Ne yapıyorsun Tae?"

Alnını alnıma yasladı usulca. Kapalı olan çekik gözleri, uzun ve sanki özenerek dizilmiş kirpikleri, pürüzsüz yanakları ve zor da olsa görebildiğim parlak, kırmızı dudakları... Gerçek anlamda mükemmeldi, bu şekilde duruyor olmamız hala rüya gibi geliyordu. Elimi kaldırıp yüzüne koydum, yanağı avcuma yaslanırken gülümsemiştim.

Mint ScentWhere stories live. Discover now