64. Yolculuk

73 8 7
                                    

Hikaye çok tekdüzeleşti...

~Dünya


"Gidebileceğinizden emin misiniz? Şirketle konuşabilirim, sizi oraya bırakıp oradan geçerim isterseniz." Taehyung gülümseyerek başını iki yana salladı.

"Gerek yok Sejin hyung. Ben kullanırım, o kadar uzun bir mesafe değil zaten. Bir saate falan varırız." Sejin bagajdan bavulunu almış, havalimanı kapısına yönelmişti. Arkasından gelen iki üyeye döndü.

"Siz gidin, girmeyin şimdi havalimanına. Görüntü alırlar, riske etmeyelim." Onunla kısaca vedalaşıp arabaya geçmişlerdi.

Önceki sabah Parkların bahçesinde minik bir kutlama yapılmış, ailece zaman geçirilmişti. Uzun konuşmalar, Jimin'in Taehyung tarafından zaten bilinen çocukluğu ve ailesinin pek hakim olmadığı idollük hayatı bolca konuşulurken Jimin bunun intikamını Daegu'da Taehyung'un ailesiyle sohbet ederek almayı planlıyordu. Jimin'in yaptığı saçma dans hataları ve komik sakarlıkları ailesine anlatıp da serseri kardeşine on yıl yetecek malzeme vermişti Taehyung. Jimin onun kardeşleriyle iyi anlaşıyor olmasını tabi ki avantaj olarak kullanacaktı. Sadece, Taehyung'un ailesinin kendi ailesine göre biraz daha gelenekselliği geriyordu Busan'lı çocuğu. Kendi ailesi Jimin mutlu olduğu sürece hayatındaki kişiyi onaylayabilirdi ancak Taehyung'un ailesinin bir gelin ve torunlar istediğini biliyordu. Onlara bir torun veremeyecek olması gerçekliği Taehyung'a ne zaman çarpardı, kestiremiyordu.

"Sevgilim?" dedi şoför koltuğundaki beden Jimin'in elini tutup. Dalgınlığı dikkatini çekmişti. "Bir sorun mu var? Busan'dan ayrılıyoruz diye mi böylesin yoksa?"

"Ah, hayır. Yani Busan'ı özlemeye alışkınım, burada olmamak o kadar etkilemiyor artık. Dalmışım, özür dilerim." Taehyung bakışlarını yoldan çekmeden gülümsedi.

"Yine geliriz bebeğim. Programda bir boşluk oluşursa getiririm ben seni, şu albüm bir çıksın da. Hem denize de gireriz havalar ısınırsa, olur mu?" Jimin başıyla onaylayıp yüzünü dışarıya çevirdi. Otobana çıkmalarına çok kalmamıştı. Taehyung aracı caddede kenara çektiğinde şaşırdı yanındaki.

"Tae? Ne oldu, neden durduk?" Taehyung kemerini çözerken cevap verdi.

"Su alacağım marketten. İstediğin başka bir şey var mı?" Jimin omuz silkti. Aklına gelen bir şey yoktu. O kadar uzun bir yol gitmeyeceklerdi zaten. "Soğuk kahve falan almamı ister misin? Uykusuz gibisin Chim."

"Olabilir ama acele et. Fotoğrafını falan çekmesinler." Taehyung onun yanağından bir makas alıp indi arabadan. Beş dakika geçmeden koşarak geri dönmüştü. Jimin'in eline suyu ve teneke kutudaki kahveyi tutuşturdu.

"Chim?" dedi aracı otobana çıkarırken. Jimin kaşlarını kaldırıp ona baktı. "Neyin var gerçekten? Kahveni de içtin, hala enerjin düşük. Görüntülenme riskimizden mi endişe ediyorsun? Her türlü duyuracağız zaten."

"Ailenden endişe ediyorum." deyiverdi Jimin. Aslında bunu demek istememişti ancak o kadar düşüncelere dalmıştı ki ağzından çıkanı duymadı o an kulakları. Taehyung'un öfkelendiğini hissetti, odaklanmamasına rağmen hissedebiliyor olmasına afallamıştı. "Neden sinirlendin?"

"Sinirlenmedim." dedi Taehyung çabucak, sesi sert çıkmıştı. "Belki biraz. Neden ailemden endişe ediyorsun ki?"

"Bir çocuk istemez misin?" Taehyung soruya hazırlıksız yakalanmıştı. Jimin böyle şeyleri neden düşünüyordu ki? Çatık kaşlarıyla cevap vermesine engel olamadı.

"Benim bir çocuğum var zaten." Jimin onun rahatlığına göz devirdi.

"Taehyung ciddi bir soru soruyorum burada. Gerçekten bir çocuk istemez misin? Röportajlarda hep bir sürü çocuk istediğini söylerdin eskiden. Bundan öylece vazgeçebilir misin?" Taehyung onun elini tuttu ve parmaklarını dudağına yaklaştırıp öptü nazikçe.

Mint ScentWhere stories live. Discover now