37. Konuşmuyor

87 9 1
                                    

Bir süre üzüntüye katlanmamız lazım...


Yeni bir güne uyandıklarında pek bir değişiklik olmamıştı. Taehyung gözlerini yavaşça aralayıp yattığı yerden doğruldu. Jimin, başı kendi omzuna düşmüş şekilde oldukça rahatsız görünüyordu. Çocuğun dağınık, turuncu saçlarını izledi bir süre. Kapalı gözlerinin altında koyu halkalar vardı. Onun tüm gece uyumamış olma ihtimalini düşündü. Üzerindeki takımla rahat edemeyeceği çok barizdi.

Taehyung elini onun yanağında gezdirdi usulca. Zaten rahatsız bir uykuda olan Jimin onun bu hareketiyle uyanmıştı. Yakalanmış olmanın utancıyla elini hızla kendine çekmişti Taehyung. Jimin'in gözleri Taehyung'un üzerinde dolaşırken boynundaki keskin acıyla eli boynunu buldu. Kapının tıklanmasıyla ikisinin de bakışları o yöne döndü.

"Kahvaltı hazır. İnip bir şey yiyin hadi." Seokjin'in uysal ses tonuyla Jimin ayağa kalkmıştı. Kahvaltı edebileceğini sanmıyordu ama inip Taehyung için yiyecek bir şeyler almalıydı. Dün onun hiçbir şey yemediğini biliyordu.

"Ben sana yiyecek bir şeyler getireyim." Taehyung hızla kalkıp onun bileğini kavramıştı. Jimin bileğindeki elin üstüne koydu elini. Hafifçe Taehyung'un parmak eklemlerini okşamıştı. "Hiçbir şey yemedin. Endişeleniyorum. İzin ver de bir şeyler getireyim. Ya da benimle gelmek ister misin? Ayrılmamış oluruz hem, hı?"

Taehyung onun gözlerine baktı. Bakışlarını ellerine indirdiğinde Jimin bileğini tutan eli avcuna yaklaştırıp sıkıca tutmuştu. Taehyung yeniden onun gözleriyle buluşturdu kahvelerini. Başıyla onaylaması o kadar kısa sürmüştü ki Jimin onu bu kadar dikkatli izlemese anlamazdı.

Elinden tuttuğu uzun boylu çocuğu odanın dışına çekiştirdi. Merdivenlerden birbirlerine yapışık şekilde indiler. Masanın başındaki 5 kişi hareketlilikle başlarını kaldırmıştı. Taehyung'u gören Jungkook çubuklarını masaya düşürdü. Yutkunamazken iki saniye önce ağzına attığı havuç onu boğuyordu neredeyse. Öksürmeye başladığında Seokjin ona hızla suyu uzatmış, Hoseok ise sırtını ovmaya başlamıştı. Yoongi içgüdüsel olarak Jungkook'un karşısındaki yerinden yanına gitmek üzere kalktı ancak Jungkook ona o kadar sert bakmıştı ki yeniden oturması gerekti.

"Jungkook iyi misin?" Jimin endişeyle sorarken başını salladı maknae. Boğazında hafif bir acı kalmıştı, Taehyung'un acısını geçemeyeceğinden emindi. "Gel böyle otur bebeğim." dedi Jimin sakin bir ses tonuyla Taehyung'a. Onu Yoongi'nin yanına oturtup kendi de hemen yanına çökmüştü. Taehyung'un ensesindeki saçlarla oynuyordu.

Jungkook başını tabağından kaldırmazken oturma düzenlerine içinden sövmekle meşguldü. Yeni ayrıldığı hayatının aşkı ve sevgilisini elleriyle öldürdüğü yakın arkadaşı karşısındaydı ve onlara bakabilecek kadar güçlü hissetmiyordu kendini. Yoongi'yi terk etmek ruhunu oldukça yaralamıştı. Kendinden çok güvendiği adamın bu derece önemli bir konuyu kendisiyle paylaşmaması kalbini çok kırmıştı. Güvenini yeniden nasıl kazanabileceğini bilmiyordu. Yoongi bu konuyu öylece bırakacak kadar gururluydu, aksi olmasını ne kadar istese de Jungkook'u geri döndürmeye çalışmayacaktı.

Taehyung'un yüzüne bakacak cesaretiyse asla yoktu Jungkook'un. Düpedüz bir katildi işte, hyunglarını kurtarmış olsa da birini öldürmüştü. Üstelik bunu olabilecek en acı verici şekilde yapmıştı.

"Taehyung, daha iyi misin?" Bu soru eninde sonunda sorulacaktı ve gelebilecek tüm ters cevapları duymaya hazırdı Namjoon. Taehyung Jimin'in uzattığı kaşıktan çorbasını içerken Namjoon'a bakmamıştı. "Taehyung?" diye bir kez daha seslendi Namjoon. Taehyung başını ona çevirdi ama bir şey söylemedi. Namjoon'un kaşları şaşkınlığının etkisiyle çatılırken Taehyung çorbasına dönmüştü bile.

Mint ScentWhere stories live. Discover now