70. Telefon

66 9 0
                                    

Londra bölümlerindeyiz, bir süre kalırız gibi...

~Dünya


"Namjoon hyung?" Telefonun öte tarafındaki ismin sesi telaşlı geliyordu.

"Jimin? Neredesiniz? Neden açmadın telefonunu? Uçak ineli çok olmadı mı?" Jimin bileğindeki saate baktı. Uçaktan bir buçuk saat önce inmişlerdi.

"Otele geldik, duş aldık falan derken ancak fırsat bulabildim hyung. Bir sorun mu var? Neden bu kadar çok aradın ki?" Sesli bir nefes verdi hyungu.

"Taehyung yanında mı?" Jimin dar balkondan içeri çevirdi bakışlarını.

"Uyuyor, uçakta doğru düzgün uyuyamadı." diye mırıldandı yataktaki bedeni izlerken. Onu uyandırmayacaktı. Neredeyse duşta uyuyacaktı sevgilisi, dinlenmesi gerekiyordu. Balkondan ayrılmayıp Namjoon'un söyleyeceklerine odaklandı. "Ne oldu ki hyung?"

"Uyandırmayacaksın sanırım. Sen Taehyung'a iletirsin öyleyse. Haberleriniz çıkmış." Jimin'in kaşları çatıldı.

"Nasıl yani? Şirket ilişkimizi mi duyurmuş?" Eğer bu olduysa derin bir nefes alabilirdi artık. Saklanmak istemiyordu, hayranlara yalan söyleme gibi bir zorunlulukla hiç karşılaşmamışlardı şimdiye dek. Kimse çıkıp da sormamıştı ilişkilerinin düzeyini. Ancak açıklandıysa iyi ya da kötü ne tepki gelirse gelsin reddetmeyecekti ilişkisini, Taehyung'la evleneceğini bilmelerine izin verecekti.

"Hayır." dedi Namjoon düz bir sesle. Tek bir kelimeyle üzebilmişti Jimin'i. Devam etmesi için bekledi ancak konuşmadı Namjoon, bunun yerine arkadan üyelerin kendi aralarında fısıldaşmaları duyuluyordu belli belirsiz. Telefondan gelen seslerin hepsi mırıltıdan ibaretti, kelimeler anlaşılmıyordu.

"Ne haberimiz çıkmış o halde?" diye sordu sabırsız bir ifadeyle. Uzun sessizliklerden hazzetmiyordu.

"Londra'ya gittiğinizin haberi çıkmış. Girip bakmak ister misin bilmiyorum ama okuyabilirim metni." Jimin hızla lafını kesmişti.

"Ben okurum hyung. Sen bana linki yolla sadece." Namjoon sesli bir nefes daha verdi.

"Tarayıcıya Taehyung ve Jimin yazsan anında çıkar zaten ama yollayayım. Jimin?" Veda edip telefonu kapatmak üzereyken adını duymasıyla bekledi sarı saçlı. "Çok düşünmeyin. Tatilinizin tadını çıkartın. Hatta düşündüm de habere bakmayın, boşver. Döndüğünüzde karar veririz ne yapacağımıza. Şirket uğraşacak zaten haberi yayınlayanlarla."

"Hyung, o kadar mı kötü? Ne yazmış olabilirler ki?" Telefonu kulağından uzaklaştırıp tarayıcıya girecekken Hoseok'un sesi duyuldu.

"Jimin, sakın girip bakayım deme. Kapat o tarayıcıyı." Jimin şaşkınlıkla yeniden kulağına yaslamıştı cihazı.

"Hoseokie hyung? Sen nereden..." Sözünü bölmüştü hyungu.

"Bilirim ben. Bakma diyorum, tamam mı? Dönünce öğrenin haberi. Namjoon'a da arama dedim ama söylemezsek bize kızarlar dedi. Biz söyledik bir haber çıktığını ve siz de tatilinizi bitirdikten sonra öğrenin ne olduğunu." Balkon demirlerine dokundurdu parmak uçlarını Jimin.

"Ama merak ediyorum. Hem Taehyung'a söylersem anında bakacak habere, asla dinlemez ki bizi." Bir müddet sessizlik oldu. Bir sonraki konuşan diğerlerinden farklı biriydi.

"Jimin, birkaç günlüğüne uzak durun sosyal medyadan. İnternetinizi de kapatın, hiç girmeyin. Lütfen, hyungun olarak senden ne istedim şimdiye kadar? Taehyung'a da söyleme gerekirse." Telefona uzak bir ses duyuldu o sözünü bitirdiği an.

"Aferin Gi. Böyle böyle bir şeyler saklasınlar birbirlerinden. Lafa bak, kendi yaptığın hataları başkasına yaptırınca daha mı az suçlu olacağını sanıyorsun?" Jimin, Jungkook'un ani çıkışına istemsizce gülmüştü. Yoongi ondan daha önce bir şey sakladığı için terk bile etmişti sevgilisini Jungkook. Taehyung'un da aynı tepkiyi verip vermeyeceğini düşündü. Ruh eşi bu kadar basit bir olayla terk etmezdi Jimin'i, saklamasını bir sebebe dayandırırdı elbet. Ama emin de olamıyordu. Bunu düşünmeyi sonraya erteledi. Uçakta uyumasına rağmen yorgunluğu bastırırken telefonun öte ucunda hala didişen çifti böldü birkaç kelimeyle.

"Ben uyumaya gitsem, sonra konuşsak olur mu? Yorgunum baya." Telefondan birkaç hışırtı geldi, parkeye değen ayakkabı sesleri eşlik etmişti hışırtılara.

"Jimin?" dedi Namjoon, üyelerden uzak bir yere ilerlemiş olmalıydı. "Tamam, sen dinlen. Daha sonra konuşuruz tekrar, internetini kapat. Şirkete de söyleyeceğiz sizi aramasınlar. Taehyung'a söyleyip söylemeyeceğin sana kalmış. Sadece gerçekten Hoseok'un büyüttüğü kadar dev bir durum yok ortada, şirket dava açacak üstelik. Yani sizin endişelenmeniz gereken bir mevzu değil. Boşu boşuna bakıp da tatilinizi düşük bir moralle geçirmeyin, tamam mı manggaedeok?" Jimin gülümsedi sevimli bir sesle söylenen lakabına. Namjoon'un liderliği en büyük şanslarından biriydi grubun gerçekten, bugün bunu bir kez daha anlamıştı. Omuzlarında bir hafifleme hissettiriyordu lider. Bu yüzden bir sonraki cümlesinde gülümsemesinin sesinden de anlaşılmasına dikkat etti.

"Tamam liderim, endişelenmem. Taehyung'a söyleme konusuna da ruh haline göre karar vereceğim. İyi hissediyorsa ve sorun etmeyecekse söylerim, sorun çözülebilir bir şeyse ve kısıtlı zaman yoksa zaten burada açıp da moralini bozmama değmez. Merak da ediyorum ama ne yapalım artık, gelince öğreniriz."

Kısa bir vedalaşmanın ardından telefonu kapatmıştı. Odaya yeniden girdiğinde Taehyung hala aynı konumda uyuyordu. Üstündeki rahat kıyafetlere şükredip sevgilisinin yanına uzandı yatakta. Taehyung'un onu sarmalaması bir an bile sürmemişti.

"Chim?" Mırıldanan uykulu ses tonuna karşılık başını Taehyung'un göğsünden kaldırarak yüzüne baktı. Taehyung gözlerini bile açmamıştı.

"Sevgilim?" Kaşlarını çattı uzun boylu.

"Neden soğuksun sen? Dışarıdan mı geliyorsun?" Jimin ona biraz daha sokulurken cevapladı sorusunu.

"Üyeler merak etmiş, onlarla konuştum telefonda. Seni uyandırmayayım diye balkona çıkmıştım." Taehyung gözlerini aralayıp onun rüzgarla bozulan saçlarını düzeltti.

"Çıkmasaydın keşke, üşümüşsün. Acıktın mı bebeğim? Kahvaltıya gidelim mi?" Başını iki yana salladı sarı saçlı.

"Uyku daha baskın geliyor şu an. Uyusak olur mu? Üşüdüm zaten, hiç dışarı çıkasım yok." Onun kısık sesine gülümsemişti diğeri. Açık alnına bir öpücük kondurdu. Dudakları yanağına değdiğinde Jimin sızlanmıştı. "Taehyung, yapma."

"Ne var ya? Öpemez miyim sevgilimi? Gel bakayım, biraz da şuranı öpeyim." Çenesini buldu Taehyung'un dudakları, ardından boynuna ilerledi ancak Jimin ellerini onun omuzlarına bastırıp itmişti hafifçe.

"Öpebilirsin ama uykum var. Üşüyorum ayrıca. Sarılman daha çok işime yarar şu an. Sevişebilecekmişim gibi hissetmiyorum." Bedenini biraz doğrultan Taehyung, Jimin'in başını göğsündeki yerinden yastığa bırakmıştı. Gözlerini tepesindeki çocuğa dikti Jimin.

"İyi hissediyor musun peki? Buraya geldiğimiz için, tatilde olduğumuz için?" Jimin'in kafası karışmıştı bu soruyla. Zaten uykusu vardı, Taehyung'un neden cevabını bildiği bir soru sorduğunu anlayamıyordu.

"Senin olduğun her yerde iyi hissediyorum ben, bilmiyor musun? Nereden çıktı bunu sormak?"

Uykulu gözlerini yavaşça kırpıyordu. Taehyung bulanıklaşmaya başlamıştı bile. Gerçekten bu uyku isteği nasıl böyle aniden bastırabilmişti? Taehyung'dan çok daha dinç hissetmiyor muydu? Aldığı haberin ve bilinmezliğin ağırlığı üzerindeyken uyumadan çok da dayanabileceğini sanmıyordu. Gözlerini uykuya yumarken Taehyung'un sesi uzaktan gelmişti. Ona cevabını ancak uyandığında verebilecekti.

"Ben de iyi hissediyorum. Bu yüzden benden hiçbir şeyi saklamamalısın güzelim."


Haberleri alacağız...

Yorumlarınızı ve yıldızlarınızı beklerim efenim.

Mint ScentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin