13. Ev

80 9 6
                                    


한국에 안녕 (Kore'ye merhaba!)

~Dünya


"Ama burası çok güzel!" Heyecanlı çıkan sesimle gözlerimi iki katlı evden ayırıp arkama döndüm. Bana öylece bakan yedili omuz silkmişti. Yanımdan geçerek eve ilerlediklerinde ağzım aralandı. Kendi evlerine gelmiş olabilirlerdi ama heyecanlıydım burada, biraz benimle heyecanlanamazlar mıydı? Taehyung beni kolunun altına alıp eve sürüklemeye başlamıştı.

Uyandığımda uçak inmek üzereydi. Bir ara uyanmış, yemek yemiş ve yeniden uyumuştum. Başımın cam tarafına dönük olduğunu fark ettim. Soluma bakınca Jimin bana dönüp gülümsemişti. Taehyung hala aramızdaydı ve bu sefer onun Jimin'in omzunda uyuduğunu görmüştüm. Havalimanından eve gelen yolda hepimiz hala uykuluyduk ki hiç konuşmamıştık.

"Oha!" Evin içini görmemle tepkime engel olamamıştım bir kez daha. Burayı gün ışığında görmek için çok sabırsızdım.

"Cidden daha ne kadar şaşıracaksın? Benimle gel."

Taehyung'un bıkkın sesine tepki vermedim. Yorgundu, hepimizi saat farkı vurmuştu. Ancak benim eve hayranlığım bunu bastırmayı başarmıştı. Peşinden merdivenlerin yukarısına sürüklediğim adımlarım onunla birlikte durmuştu.

"Banyo burası." dedi karşıdaki kapıyı gösterirken. Ardından sola döndüğünde kendimi kuyruğu gibi hissediyordum. Soldaki odanın kapısını açıp içeri girdi ve kendini çift kişilik yatağa bıraktı.

"Burası senin odan sanırım?" diye sorarcasına konuştum.

"Jimin'le benim de diyebiliriz, genelde birlikte uyuyoruz." derken sesi boğuk çıkmıştı.

Başını yastıktan kaldırmadığında ben de yanına ilerledim. Yatağa yatıp göğsüne sokuldum. Gömleğinin açık bıraktığı göğsünden nane kokusu yayılıyordu. Yerinde doğrulup gömleğini çıkaran Taehyung'a gözlerimi büyüterek bakmıştım. O da yetmezmiş gibi ayağa kalkıp pantolonunu çıkarmıştı. Üzerinde sadece boxer varken yanıma uzandığında şaşkın suratımı fark edip gülmeye başladı.

"Ne gülüyorsun?" Gülmelerinin arasında cümle kurabilmişti.

"Neden öyle bakıyorsun ki?" Kaşlarımı çattım.

"Tamamen soyunacaksın sandım bir an." Dudağını bükmüştü.

"Onu mu yapmalıyım?" Eli boxer lastiğindeyken hızla elini tuttum.

"Hayır, hayır! Yani ne gerek vardı ki üzerini çıkarmaya?" Nevresimi üzerimize örterken mırıldandı.

"Yorgunum ve böylece uyumak istiyorum Nisan. Tanrım, sevgilimsin üstelik. Jimin bile senin kadar laf yapmıyor böyle uyumama." Sesimi çıkarmazken ona yanaştım. Kısa bir süre içinde uyuyakalmıştık.

Aradan geçen birkaç haftada okulla görüşmüş, Defne gelmeden önce tüm belge işlerini halletmiştim. Bu süreçte grupla bir yerlere giderken gizlice çekilen hallerimiz ve bunun üzerine yanlış anlaşılmaları önlemek adına birlikte çekip sosyal medyada paylaştığımız fotoğraflar yayılmıştı. Hayranlar beni biliyorlardı artık. Defne'ninse Kore'ye varacağı gün gelip çatmıştı.

"Nisan!" diyerek bana koşmasını beklediğim arkadaşım arkamdaki Jungkook'a sarıldığında gözlerimi devirdim. Konuşma sıklıkları artmıştı, çıkmaya başlamamış olmalarına şaşıyordum artık. Birbirlerine ilgi duydukları aşikardı ancak Defne'nin Türkiye'deki takıntılı ruh halini düşündüğümde bir miktar korkmuyor değildim. Birini çok sevmek ve kafaya takmak arasında gerçekten ince bir çizgi vardı.

Mint ScentWhere stories live. Discover now