10. Haber

79 8 5
                                    


Geçiş bölümlerinin sayısı çok gibi duruyor ama asıl olaylara bağlamak için çok sabırsızım.

~Dünya


"Noona, bize Türkiye'yi gezdirecek misin?" Bakışlarımı Jungkook'a çevirdim.

"Türkiye mi?" dedim şaşkın çıkan sesimle. Cidden gelecekler miydi? Jungkook başını salladı. "Tabi ki." diye eklemiştim hala şaşkınken.

Taehyung'la aramızdaki bir uzak mesafe ilişkisi olacak gibi görünüyordu. Kore'ye gitmeyi uzun süredir istiyordum. Artık gitsem de endişelenmem gerekmiyordu, çocukların beni bırakmayacağını biliyordum. Kore'ye gitmem hakkında düşünmek bana beklediğim bir haberi hatırlatmıştı. Telefonumu odadan almak için masadan kalkacakken Jungkook'un bağırışıyla irkildim.

"Arıyor! Bu sefer o arıyor! Hyung bak!" Telefonunu Yoongi hyungun yüzüne yaklaştırdığında Yoongi hyung telefonu kendinden uzağa itmişti. Jungkook ise hiç umursamadan onun telefonunu almış, karanlık ekrana bakarak saçlarını düzeltmeye başlamıştı. Yoongi hyung Jungkook'un telefonunun ekranına dokunurken söylendi.

"Kız şimdi vazgeçecek, hevesin kursağında kalacak geri zekalı." Jungkook'un şaşkın yüzü Defne'nin sesiyle bir sırıtmaya döndüğünde duraksadım. Defne mi?

"Bir an hiç açmayacaksın sandım."

"Ah, üzgünüm. Duymamışım, sessizdeydi."

"Ah, cidden! Kaç saattir saçlarını düzeltip aptal aptal bağırıyordun!" Jin hyungun çıkışıyla gülmeme engel olamadım. Ekrandaki Defne'nin de güldüğünü duymuştum.

"Ben aslında Nisan'a ulaşamadığım için aramıştım. Yanında mı Kookie?" İsim kısaltma evresine geçtiklerini fark edince duraksasam da uzanıp telefonu almıştım.

"Selam. Sana bir haberim var." Aynı anda kurduğumuz cümleyle kaşlarımı kaldırdım.

"Söyle hadi." dedi Korece konuşmaya devam ederken.

"Taehyung..." dediğimde Taehyung kadraja girmiş ve gülümsemişti. "Biz çıkıyoruz." diyerek cümlemi tamamlamıştı. Defne'ye gülümseyerek başımı olumlu anlamda salladım. Elini ağzına kapatmış bir şekilde telefon ekranına bakıyordu. Şaşırmasını anlıyordum, olanların hiçbirini bilmiyordu ve açıkçası çok büyütmemesi için anlatmak istememiştim.

"Senin haberin neydi?" dedim konuyu değiştirmek amaçlı. Yapmaya çalışacağı sorguyu atlatmalıydım.

"Cidden buna iki katı falan sevineceksin. Kore'ye gidiyoruz!" Ağzım ve gözlerim aynı anda açılırken algılamaya çalışmıştım.

"Kazanmış mıyız? Kazandık mı? Biz?" Başını salladığında gülmek ve ağlamak arasında kalmıştım. Defne ise konuşmaya başlamıştı.

"Ben Selin hocayla konuştum. Burada halledilecek bir şey kalmamış. Birlikte gideceğimiz için sadece birimiz okulla görüşse yeterliymiş. Eh, okulun başlaması için de epey zamanımız var. Jungkook bir iki güne Kore'ye döneceklerini söylemişti. Bence sen direk Kore'ye geç, ben de birkaç hafta sonra gelirim."

Türkiye'ye dönüp yeniden Kore'ye gitmeme gerek olmadığına sevinmiştim. Okul Mart'ta açılacaktı ve Eylül ayının sonunda olduğumuzu düşünürsem epey vakit vardı gerçekten. Bu süreçte Kore'ye alışabilir, okulumuzun verdiği parayla koşullar nedeniyle ayarlayamadığı kalacak yerimizi ayarlayabilirdik.

"Tamam, öyle yapalım. Ben şimdi kapatsam iyi olacak. Sanırım bir açıklama borcum var." dedim bana bakan yedi çift gözü fark ettiğimde. Defne gülerek aramayı sonlandırmıştı. Ekranı kararan telefonu Jungkook'a uzattım.

"Seni dinliyoruz." diyen Namjoon hyunga döndüm. Olayı ana hatlarıyla anlatmıştım. Kore'de okumak için başvurduğumuzu, sınavı geçebildiğimizi ve kabul edildiğimizi söylemiştim ki birden oturduğum yerden havalandım. Taehyung beni havada döndürürken diğerlerinin güldüğünü ve Jimin'in beni indirmesi için ona bağırdığını duyabiliyordum.

"Ayrı kalmamıza gerek kalmadı! Kore'ye geliyorsun! Bizimle geliyorsun!" Taehyung'un söylediklerini zar zor algılamıştım. Üstelik başım dönmeye başlamıştı. Beni indirse iyi olurdu.

"Taehyung bırak artık!"

Jimin benim yerime son kez bağırdığı an Taehyung bedenimi yere bırakmıştı. Dengemi sağlamak adına koluna tutundum. Yerimize yeniden oturmak üzereydik ancak Taehyung bedenimi çekip beni dizine oturttuğunda şaşkın bakışlarımı ona çevirdim. Diğerlerinden bakışlarımı kaçırırken kulağına eğilip fısıldadım.

"Taehyung ne yapıyorsun acaba?" Jimin'de olan bakışları beni buldu. Bir çocuk gibi gülümsemişti.

"Sevgilimle oturuyorum." Elimi kaldırıp koluna sert olmayan bir şekilde vurdum. Başını omzuma gömüp sızlandı. "Acıdı. Neden vuruyorsun ki?"

"Ah, cidden." Kalkmayı denediğimde daha sıkı sarılmıştı. "Bırakacak mısın artık?"

Cevap vermeden kolundaki saate bakmıştı. Sol eli sırtımdayken sağ elini bacaklarımın altından geçirmiş, kucağında benimle ayağa kalkmıştı. Ani hareketiyle boynuna sarıldım.

"Biz uyumaya kaçar. Hepinize iyi geceler." diyerek ortaya konuştuğunda Jimin'e çevirdim yardım isteyen bakışlarımı.

"Jimin, bir şey der misin lütfen?" Jimin'se el sallamakla yetindi. Taehyung üyelere arkasını döndüğündeyse konuşmuştu.

"İyi geceler. Ben bu gece Jungkooklarla kalırım." Taehyung, Jimin'in konuşmasıyla yeniden 180 derece dönmüş, ani dönüşü beni korkutmuştu. Düşmemek için dua ediyordum resmen.

"Neden?" dedi Jimin'e bakarken. Jimin bir şey demeden omuz silktiğinde ise başını yana yatırdı. "Gerek yok. Odaya gel."

Dümdüz çıkan ses tonuna kaşlarımı çattım. Bu sefer arkasını dönmemiş, doğruca odaya gitmek için asansörlere yönelmişti. Kollarımı boynuna daha sıkı sardığımı fark ettiğinde bana gülümsedi. Odaya girip beni yatağa bırakana kadar birkaç kez beni indirmesini istemiştim ancak ikna edememiştim. Bedenimi yatağa bıraktığında boynundaki kollarımı çözmedim. İnce parmakları bileklerimi sararken gülümsedi.

"Hadi uyu bakalım prenses. Yarın Kore'ye gidiyoruz." Saçlarımı bulan dudaklarıyla gülümsedim ve yorgunluğumun da etkisiyle uykuya teslim oldum.


Kore'ye gidiyoruz? Sonunda olaylar başlıyor mu yoksa?

Yorumlarınızı ve yıldızlarınızı bekliyorum efenim.

Mint ScentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin