2.3

2.8K 252 14
                                        

Lunaparın ortasındaki büyük salıncağın altında kalan kafenin sandalyelerinden birinde otururken Azra ile aramızda rahatsız edici bir sessizlik vardı. Ufalmış sigarasından bir nefes daha alıp izmariti kül tablasında ezdi ve dumanı havaya üfledi. Onu seyrettiğimin farkındaydı; yine de bakışlarıma karşılık vermiyordu. İçten içe sinirli olduğunu görmek çok da zor değildi. "O kız üzülmesin diye çok şeyi görmezden geldim," diye söylendi dudaklarını ıslattıktan hemen sonra, "yaptığı en saçma hareketi bile affettim. Bak, sırf kalbi kırılır diye dövmemizi sildirmedim," deyip kolundaki dövmeyi işaret etti. Hoş, ben onunla çoktan tanışmıştım tabi. "Annesi bizi öğrenince telefonunu aldılar, bir şekilde ona yeni telefon aldık birbirimize ulaşabilelim diye. Kendimden çok ödün verdim ama o sarhoşken gidip kendini üç bacaklının tekine becertti," duygusuz bir şekilde itiraf ederken bakışları sonunda beni bulmuştu, "sonrası klasik drama işte; ağlamalar, yakarışlar, beni affetler. Sırf Gamze'nin hatrı için arkadaş kalalım dedim. Kendine zarar vereceğini söylüyormuş kıza," başını hafifçe iki yana salladı, "psikopatın tekiyle berabermişim resmen. Bir keresinde beni bırakamazsın, bana sahiplendin sen diye bağırdığını bilmesem bugünki haline bu kadar sakin yaklaşamazdım herhalde," önündeki plastik kutuda duran limonatadan son yudumu aldı. Bana bunları anlatmasına şaşırmıştım; sonuçta onun özel hayatıydı bu. Yine de içten içe sevinmeden edemiyordum; onun güvenini kazanmış olmalıydım. Şu dönmedolaba bindiğimde anlamış olmalıydınız ki o benim güvenimi çoktan almıştı. "Bu arada pamuk şekerin için de üzgünüm," diye ekledi.
Gülümsedim. Anlattıklarından dolayı içim burkulmuştu elbette. Tamam, Büşra denen kız manyağın tekiydi falan ama beraber yaşadıkları gerçekten anlamlı şeylerdi ve kıskandığımı hissedebiliyordum. "Sorun yok. Böyle olmasını istemezdim," derken bakışlarımı kaçırdım, "aranızda bir şey olduğunu bilseydim sana mesafeli yaklaşırdım." Yalancısın yalancı, diye kıkırdadı içimdeki ses.
"Onunla aramızdaki şey biteli iki sene oldu, Dilruba," diyerek iç çekti Azra. Ardından yerinde toparlandı ve hesabı istedi. "Büşralar ayrıldı lunaparktan. Gidelim hadi," dedi cüzdanından çıkardığı kağıt parayı hesap kutusuna bırakıp.
"Nereye?" Hava kararıyordu ve plan yerle bir olmuştu ancak Azra asla tükenmeyen yeni fikirlerle dolu gibiydi.
Rahat bir tavırla omuz silkti. "Bizim eve," diyerek çantasını omzuna astı, "ev arkadaşım Özge çağırdı gelin diye, sevgilisiyle oturuyorlarmış," sırıttı, "inanmadım pek ama neyse."
"Ne fesatsın ya," diye güldüm.
"Kızım, evdeki ortamın rahatlığı en baş faktör bir kere. İlla geçiriyorsun aklından yani," deyip beni belimden tuttu ve yürümemi işaret etti. Her ne kadar elinin belimde daha uzun süre kalmasını istesem de bu an sadece birkaç saniyemi aldı. "Sapık. Beni eve attığını düşüneceğim bak," dediğimde ağzımdan çıkan sözcüklerin yine farkına geç varmıştım. Onunla flört etme girişiminde bulunmuş sayılır mıydım? Öyleydiyse bu şimdiden çok utanç vericiydi.
"Tabi tabi, parfüm fetişi olan da benim sanki," diye takıldı ve koluma tutunarak yanıma yaklaştı. Bir an için bedeninin hemen bedenimin dibinde olmasına alışmakta zorlandım.
"Çok kötüsün," deyip şakayla eline vurdum. O ise kıkırdadı ve başını omzuma koyarak boynundan gelen yoğun kiraz kokusunu daha yakından algılamama neden oldu. Lunaparktan ayrılırken boşta kalan elini belimin çevresinden dolandırdı ve ona vurduğum elimi yakaladı, hemen ardından parmaklarımızı birbirine kenetledi, "bana bir daha vurma," diye fısıldadı alaylı bir tavırla, ben ise hızlı hızlı çarpan kalp atışımı kulaklarımda hissetmeye başlamıştım bile.

🍕Vegan Pizza ⚢Where stories live. Discover now