6.5

2.2K 166 38
                                        

"İşte siparişiniz," diye şakıdım son müşterime bir tabak Akdeniz pizzası ve bir kutu kola ile dolu tepsiyi uzatırken. Neşeliydim çünkü erken ayrılacaktım; eh, tabi çıkışta Enes'in peşine takılacağım gerçeğini görmezden gelirsek. Henüz Azra'ya da haber verememiştim. Pizza getirip götürmekten ve boşalan tepsileri temizlemekten bacaklarım ağrımıştı. Fazla salmıştım kendimi! Anneme sorumluluk sahibi olduğumu göstereceğime söz vererek başlamıştım bu işe. Aman ya, bu gün de geçsin! Yarın toparlarım kendimi ben, diye söylendim kendi kendime. İyice Azra'ya benzemeye başlamıştım galiba.

Personel odasına gidip üzerimdeki yeleği dolabıma bıraktım. Şapkamı da çantamın ön cebine sıkıştırıp lavaboya yöneldim. Üzerime çeki düzen verip üst üste içtiğim Coca Cola'yı vücudumdan attıktan sonra dışarı çıktığımda Enes ile karşılaşıverdim. "N'apıyorsun be burada?" diye sormam gerekti; erkekler tuvaleti birkaç adım ilerideydi.

"Seni bekliyorum. Hazır mısın eğlenceye?" dedi dalga geçercesine sırıtırken. Suratına iki tane patlatasım vardı ama gülümsemekle yetindim.

Pizza Hut'tan çıkıp Boğa'ya doğru yürümeye başladık. Ben hala Azra'ya bu gece Enes'in eline düştüğümü söyleyememiştim. Bu yüzden elim hemen cebime kaydı ve Azra'nın numarasını buldu. Telefon biraz çaldıktan sonra açıldı.

"Çıktın mı işten, pizzacı bayan?" diye takıldı Azra her zamanki kıkırtısı eşliğinde.

"Evet fakat bir sorunum var," derken Enes ile göz göze geldim. Bana pişkin pişkin sırıttı. Göz devirerek ekledim. "Enes'in askerleriyiz bu gece," diye itiraf ettim. "Çocuk ben yokken vardiyamı almış da çok yorulmuş falan filan, karşılığını istiyor şimdi de."

Azra hiç problem değilmiş gibi sesini çıkarmadan beni dinledi. "Aman ne güzel işte!" dedi ardından güle güle. "Bize de eğlence çıktı."

Onun bu her şeye uyumlu yaklaşan tavrı ne kadar hoşuma gitse de biraz rahatsız olmuştum istemeden. Acaba arkadaş grubu nasıldı? Yani birkaçıyla tanışabilmiştim fakat ne yalan söyleyeyim, edindiğim izlenim pek iyi değildi. Çatlak bir eski sevgili ve onu idare eden kuzeni, iki dövmeci, bir çift punkçı tiplemesi ve köpek kulağa nasıl gelebilirdi ki zaten?
Eh, görünen o ki köpek en zararsızıydı.

Ben tam düşüncelerimin içinde yavaş yavaş kulaç atıyordum ki Azra'nın adımı seslenişiyle karaya vurmuş gibi oldum. "Sen bayağı yorgunsun anlaşılan. Dalmışsın hemen," dedi Azra her zamanki şakacı tonlamasıyla.

"Yok ya, merak etme. Birazdan açılacağım ne de olsa," deyip Enes'in ardından yürümeye devam ederken Boğa'yı geçtiğimizi fark ettim.

Garanti Bankası'ndan sağa saptık ve kalabalık caddede birkaç metre daha ilerledik. Enes bir kahvehanenin önünde durdu. "Nereye gidiyoruz? Azra'yı bekleyeceğim ben önce," diyerek durdurdum Enes'i.

"Siz de ne ayrı kalamayan bir çiftsiniz be," dedi Enes iğrenircesine. "Valla zor sizin iş. Hep elle de olmuyordur," diye ekledi gülerek.

"Hoşt, yavaş! Ne diyorsun oğlum sen?" deyip elimi kontrolsüz bir öfkeyle yüzüne doğru salladım. "Elde edemedin diye saldırma saçma sapan! Bana bak, aranı bozarım kızla," deyip tek kaşımı tehditkar bir tavırla havaya kaldırdım.

"Dalga geçtik yahu," diye geri çekilde kızın bahsi geçer geçmez. "Biliyorsun beni, arada takılırım sana. Alınma hemen be!"

Ortamı yumuşatmak için çabalayışına belli belirsiz başımı sallamakla yetindim; hiç münakaşaya giresim yoktu bu belinin altıyla düşünen varlıkla. Şimdiden Kerem'i aratmaya başlamıştı çevremdekiler. Kadıköy erkeği bir değişik oluyordu!

Kahvehaneye girip Enes'in kendini beğenmiş otçu arkadaşlarıyla tanıştım. Enes onlara kız arkadaşımı beklediğimi haber verince hiç sorun etmediler ve birer kahve daha sipariş ederek tavla oynamaya devam ettiler. Allah bilir, şu Begüm denen kız bu zibidiye tipi yüzünden umut veriyordu. Gerçi espri kabiliyeti de yok değildi neyse ki de aralarını hazırlamak zor olmayacaktı.

Yaklaşık on dakikalık bir erkek muhabbetinden -daha doğrusu, Ege denen çocuğun alacağı arabanın özellikleri hakkında dinlediğim bir ton anlamsız terimden oluşan konuşmadan- sonra Azra mekana damlayarak beni bu ufak işkenceden kurtardı. Çocuklar onu görür görmez birbirlerine bakarak bıyık altından sırıttılar. Allahın belaları ya! Şunlara bak, gözleri her bir köşesini süzüyordu kızın. Ne düşlediklerini tüm kahvehane anlamıştı resmen. Off bir de bunlardan çekeceğim vardı!

🍕Vegan Pizza ⚢Where stories live. Discover now