3.6

2.7K 223 2
                                        

Azra Sezgin:
neredesin?

Azra'dan aldığım mesajı okumamın üzerinden sadece birkaç saniye geçmişti ki birinin koluma dokunmasıyla bakışlarım onun mavi gözleriyle buluşuverdi. Hemen ardından ise yanındaki uzun boylu çocuğa kaydı. "Merhaba," dedim gülümseyerek, samimi olmak istercesine.
Azra hafifçe gülümsedi ve beklemeden kollarını boynuma doladı. Kiraz aromalı parfümünü burnumun dibinden algılarımla buluşur buluşmaz içimdeki tüm endişe yerini huzura bıraktı. Kollarımı ince belinden dolayarak birleştirdim. Uzunca sarıldık; öyle ki sanki ayrı geçirdiği onca vaktin ardından birbirine kavuşan bir çift gibi hissetmeden edemedim.
"Rahat mıydı trenle gitmek?" diye sordu geri çekilince, o an fark etmiş gibi ekledi hemen. "Bu arada Kerem oluyor," arkadaşını işaret etti. "Yakın arkadaşım. Burada okuyor."
Başımı anlar gibi salladım. "Memnun oldum, Dilruba ben de," deyip tokalaştım nazikçe. Bu tarz şeyleri hızlı geçmeyi sevdiğimi biliyorsunuz. Azra'ya döndüm, "yolculuk iyiydi, azıcık salladı ama ilk tecrübemden beklentimi karşıladı." Güldüm. Aslında nasıl davranacağıma karşı kafam karışıktı. Annesini sorarsam kötü hissedeceğine emindim ama hiçbir şey olmamış gibi havadan sudan muhabbet etmek de doğru gelmiyordu. Belki bir ara Kerem ile yalnız kalırsak yardım isteyebilirdim.
"Aç mısın peki?" dedi Azra koluma girip.
"Yok, yedim yolda. Siz açsanız yiyin," diyerek tepkilerini merak edercesine onlara baktım.
"Tamam. N'apalım o zaman?" Kerem'e göz kırptı, "şehrin yerlisi sensin, yönlendir bizi bakalım," diye takıldı Kerem'in de koluna girmeden hemen önce. O an aralarına girip Azra'yı kolundan çekmek ve yüzüne yaklaşıp Mesafene dikkat et! Sen benimsin! diye haykırmak istesem de sessiz kalıp sahte sahte gülmekten başka bir şey yapamadım.
Kerem önüne düşen uzun saçını geriye atıp bandanasının arasına sıkıştırdı. Bir süre düşünürcesine uzaklara bakındı. "Kafa dağıtmak için biraz çocukluk yapmak ister misiniz?" dedi hemen sonra.
"Sen ne dersin?" deyip bana baktı Azra. Fikrime göre davranacak olması istemsizce içimi ısıttı.
"Olur," dedim omuz silkerek. "Plan nedir ki?"
"Sazova'yı duydunuz mu?" diye soruyla yanıtladı beni Kerem, "sen duymuşsundur gerçi," dedi Azra'ya gülerek, "bilim, sanat ve kültür parkı diye de geçer. Eskişehir-Kütahya yolu üzerinde. Merkezden yirmi dakikamızı falan alır."
Azra kollarını 'ben karışmam valla' der gibi kaldırdı. "O işler sende, kaptan. Biz misafiriz." Azra'nın üzgün görünmediğine sevinmek istiyordum ama Kerem'e olan yakınlığı içimi tedirgin edip duruyordu. Off hazır Büşra manyağını ucuz atlatmışken bir de bu çıktı başıma, diye geçirdim içimden.
"Relaks," dedi gülerek Kerem. Azra da güldü. Kerem'i takip ederek kalabalık içinde ilerlemeye başladık.
Aramızdaki kısa süren sessizliği Azra bozdu. "Hazır Kerem'i bulmuşken şunu halledeyim dedim," diyerek kolunu açıp bana gösterdi. Dövmesini sildirmişti. "Meslektaşız da," diye dalga geçti, "Kerem de dövmeyle uğraşıyor."
"Acımadı mı?" diye sordum; her ne kadar ilgilendiğim mesele onun Kerem'e laf atıp durarak eğlendiği olmasına rağmen. Allahım ya, resmen kızı ilköğretim çocukları gibi kıskanıyordum!
"Yok be, daha önce de sildirdiğim birkaç dövme olmuştu. Acı eşiğim yüksektir," diyerek göz kırptı. Bunu daha demin ona da yaptı, diye hatırlattı iç sesim. Gelmesen olmazdı zaten.
"Anladım," sessizce mırıldandım. Azra'ysa beklemediğim bir şekilde kolunu omzuma atıp yaklaştı ve öteki eliyle saçımı kulağımın ardına iliştirip yanağımı sevdi. Gülümsedi. "Geldiğin için teşekkür ederim."

🍕Vegan Pizza ⚢Where stories live. Discover now