"Versene numarasını," dedi Azra, kaşları çatılmıştı. Galiba o da benim kadar şaşkındı bu duruma, ya da değildi; ne de olsa Enes'le Begüm'ün yürümeyeceğini sezmişti önceden.
Ona Burak'ın numarasını verince ayaklandı hışımla. "Ben bir konuşayım şunlarla," deyip göz kırptı gülümseyerek.
Gülümsemesine karşılık verdim ve başımı salladım, ardından önümdeki hamburgere geri döndüm. Sessizce karnımı doyurduğumda hala gelen giden yoktu; neredeyse yarım saattir konuşuyorlardı, eğer Azra hala telefondaysa. Bir kez daha meraklı meraklı etrafı kolaçan edip kıvırcık saçlı bir kız aradım gözlerimle, sonra da telefonumu elime aldım ve Azra'nın numarasını çaldırmaya başladım. Ne var ki, tahmin ettiğim gibi, meşguldü telefonu. Endişelenmeye başlamıştım. Neler olmuştu bir anda ya?
Tekrar arkama bakındığımda Azra'nın bu tarafa adımladığını görerek rahatladım. Yüzünde hiçbir ifade yoktu; az önce gülüp duruyordu halbuki. Ayaklandım ve çantamı omzuma atıp ona döndüm. "N'olmuş? Ne diyor?" diye sordum beklemeden.
Omuz silkti. "Bilmiyorum ben de," nefesini sıkıntıyla havaya verdi, "Begüm saçmalamış kafayı bulup, başkasını seviyorum ben falan demeye başlamış. Burak da bana sordu bildiğim biri var mı diye, söylememiş kim olduğunu kız. Yok dedim; dershane arkadaşım sadece, nereden bileyim ben?"
"Enes'e bakmayacağını tahmin ettin," dedim ben de, durgun bir sesle. "O yüzden sormuşlardır." Üzülmüştüm, Enes iyi kötü yakın bir arkadaşımdı sonuçta. Kızı tavlamak için her boku yemişti ve bu şekilde muamele görmesi de canımı sıkmıştı.
"Evet, Begüm'ün beğeneceği tipi falan biliyorum ama o kadar da iyi arkadaşım değil kız," derken sandalyeye bıraktığı çantasını eline aldı ve benimle beraber merdivenlerden alt kata indi.
Mc Donald's'tan çıktık ve Meydan'nın ilerisindeki, Bostancı'ya giden sarı dolmuş durağından bir dolmuşa bindik. Bizimle beraber tüm koltuklar dolduğu için hemen yola çıktı araç. "İki Bostancı," diye uzattı şoföre Azra elindeki bozuk paraları, yine benden hızlı davranarak.
Azra'nın suratını seyrettim; yüzü düşmüş gibiydi. "Moralin mi bozuldu?" deyip ona döndüm, aynı zamanda elini tuttum. "Ben de Enes'le konuşurum yarın. Yanlış anlaşılma falan vardır belki, ne diyeceğine şaşırmıştır kız. Olamaz mı?"
Olamaz, diye yanıtladı iç sesim. Kız sarhoş olmuş. Asıl kafan uçukken dökersin sırlarını, tatlı kız. Ooo, canım ya, hoş geldin! Ben de bir an beni terk ettiğini sanmıştım.
Azra göz devirdi. "Başkasını sevdiğini söylemiş, imkanı yok," omuz silkti, "aman neyse ya," bana döndü ve gülümsedi; ancak bunu öyle zoraki yapmıştı ki sadece bir milim oynamıştı dudakları, "bizi geren ne?" Güldü.
Güldüm ben de hafifçe. "Öyle de deme şimdi, Enes çok seviyordu bu kızı," diye mırıldandım ardından sessizce, "yazın başından beri onu etkilemek için her şeyi yaptı. Motorla bile gezdirdi valla Begüm'ü, sırf kız seviyor diye."
Azra yavaşça esnedi ve söylediklerime bir şey demek yerine başını omzuma dayadı. Boynuma değen kıvırcık saçları gıdıklanmama neden oldu o sırada. Parmaklarımla oynarken gülümsedim. "Yordun beni," dedi sessizliği bozarak, parmaklarını parmaklarıma kenetledikten hemen sonra. "Ama güzeldi gece, şu son detay hariç."
"Bunu duyduğuma sevindim. Benimle içmekten vazgeçmiyorsun hiç," kıkırdadım, "bir iki yudumda sarhoş olacağımı bile bile."
Gülerek iç çekti. Yol boyunca da daha fazla konuşmadık. Yarım saat içinde sahil yolundan Bostancı'ya vardığımızda dolmuştan inip deniz otobüsü iskelesinin önünde bulunan ışıklardan karşıya geçtik.
"Çocukların da hediyelerini arabada bırakmıştım. Artık daha sonra alırım, hiç halim kalmadı," diye söylendi Azra, benimle beraber Bağdat Caddesi'nin başına doğru yürürken. "Seninki çantamda duruyor hem," derken kolunu omzuma attı. Bana bakıp sırıtınca gamzelerindeki piercinglere kaydı gözlerim; onları da ayrı bir seviyordum, çok yakışıyordu Azra'ya. Gerçi onda her şey hoş duruyordu. Burnunun üzerini süsleyen minik çilleri, kalın kaşlarının altındaki -kısa kirpikleriyle çevrili- açık mavi gözleri, ufak ve ince dudakları, sivri çenesi ve minik yüzünü ezbere biliyordum artık; öyle ki -biraz çizim yeteneğim olsaydı- ona bakmadan yapardım portresini.
Bağdat Caddesi'nden karşıya geçerek ara sokakların içinden dolaştık ve Minibüs Caddesi'ne vardık, ardından evime çıkan sokağa giriş yapıp yukarı tırmanmaya koyulduk. Sitenin bulunduğu sokağa geldiğimizde Azra'yı Bostancı Metro'nun önünde durdurdum. "Saat üçe geliyor, sen de buradan git en iyisi," diyerek işaret parmağımla yürüyen merdivenleri gösterdim.
Dediğime karşı çıkmadı. Kollarını açarak beni kendine çekince kiraz kokulu boynunu burnumun dibinde buluverdim. "Eve girince mesaj at o halde," deyip kısa bir öpücük bıraktı dudaklarıma, "seni seviyorum, güzelim."
Gülümsedim. "Atarım. Ben de seni seviyorum, sevgilim. Görüşürüz," diyerek ona el sallayıp arkama döndüm ve siteye doğru adımlamaya başladım.

YOU ARE READING
🍕Vegan Pizza ⚢
Teen FictionYüzümde oluşan sırıtışla arkamı döndüğüm esnada gözüme karşımdaki masada oturan kumral saçlı kız ilişti. Hemen elime sipariş defterini alarak kızın masasına doğru yürüdüm. Bu saatte Pizza Hut'ta tek başına yemek yiyecek kadar ne yaşamıştı acaba? "Ho...