4.9

2.6K 200 8
                                        

Çok şükür Tayfun Abi'nin araması kötüye vesile olacak bir durum çıkarmamıştı. Azra telefonu açar açmaz onu dikkatle seyretmiştim. "Dayı?" diyerek telefonu yanıtlamıştı. "Ne oldu?" Dayısının söylediklerini dinlerken bakışları elinde dolaşmıştı. "Tamam, merak etmesinler. Geliriz birazdan," diye eklemiş ve aramayı kapatmıştı.

"Teyzemler meraklanmış," dedi bana dönerek. "Eve çağırıyorlar. Geç oluyor zaten, saat on ikiye geliyor," derken telefonunun ekranından saate baktı.
"Tamam, buralarda bildiğiniz bir motel falan var mı?" diye sordum çantamın içinden cüzdanıma uzanırken.
"Saçmalama, deli misin? Ne moteli Allah aşkına? Bizimle kalırsın, hem bizimkilerle de tanıştırırım seni."
Gülümsemekten başka bir şey yapamadım. Şu aile tanışmaları beni biraz geriyordu. "Ayrıca Dolunay da ziyarete gelmiş," derken Kerem'e kısa bir bakış attı Azra. Ah, şu Tuvana'nın yazılmaya çalıştığı yakın arkadaşı...

Kerem kızın ismini duyar duymaz araya girdi. "Bizim Dolunay mı?"
"Aynen, sen de gel istersen bize. Azıcık hasret giderirsiniz," dedi Azra gülerek.
Kerem ellerini havaya kaldırdı. "Yok abi, kalsın. Bir kere yaptığım hatayı tekrar etmem," bana döndü, "bunlarla şişe çevirmece oynama sakın, bak. Sonra seni makyaj malzemesiyle palyaço ederler." Göz devirdi ve yüzünü buruşturdu, "böyle deyince o iğrenç rujun tadı geldi ağzıma. Ne pisliksiniz ya." Azra bana bakıp muzip bir tavırla sırıtınca istemeden güldüm.

Azra ve Kerem ile -bu sefer kendi hesabımı zar zor ısrar ederek ödemeyi başardıktan sonra- Mado'dan ayrılmıştık. Tramvay ile trafiğe kapalı caddeden geldiğimiz tarafa geri döndük ve Kerem'in arabasını bıraktığı park alanına yürüdük.  Arabaya bindikten sonra Kerem caddenin sonuna kadar sürdü ve hemen birkaç metre ötedeki Eti Caddesi'ne saptı. Tabeladan isminin Tanyolu olduğunu okuduğum sokağa girince bir apartmanın önünde park ettik. Oldukça geniş bir araziye sahip apartmanlar, çocuk parkı ve basketbol sahasıyla çevrili güzel bir yerdi. "Tayfun Abi'ye ve teyzenlere selam söyle," dedi Kerem biz arabadan inmeye hazırlanırken.
"Olur, gitmeden görüşürüz yine," diyerek birbirlerine sarıldılar, ardından Kerem elini bana uzattı.
"Seninle de tekrar memnun oldum, yenge. Verdiğim tavsiyeyi unutma," deyip alaylı bir tavırla güldü.
Güldüm. "Olur, hatırlarım," dedikten sonra elini sıktım. "Dövme için teşekkürler bu arada. Kendine iyi bak," deyip kaldırıma adım attım ve arabanın kapısını kapattım. 

"Stres yapma boşuna," diye mırıldandı Azra apartman girişine doğru yürümeye başladığımızda. "Teyzemler anlaşılması basit insanlar. Üzülmemem için annem hakkında konuşmayacaklardır da muhtemelen," deyip hafifçe gülümsedi; o anda bunu istemeden yaptığına emindim. Dile dökmesi kolay değildi. İç çekti ve sekiz katlı bakımlı apartmanı yavaşça süzdü. "Eskiden kaldığım ev burası. Özlemişim." Pencerelerde göz gezdirirken tanıdık birini görmüş olmalıydı ki el salladı. Apartman kapısına varınca zile basmamıza gerek kalmadan kapı kilidi 'tık' sesiyle açılıverdi. İçeri girdiğimizde Azra'yı takip ettim. Koridora bağlı olan üç kişilik küçük asansörün çağır butonuna bastı. Sessizliğimizi koruyarak dördüncü kata vardığımızda asansör kapısını ittim ve Azra'ya yol verdim. "Merhaba, kızlar," diye karşıladı bizi küllü sarı saçları ve mavi gözleri olan bir kadın. Saçları modern bir şekilde kısa kesilmişti ve üzerinde siyah bir gömlek ile kot pantolon vardı.

"Merhaba Aslı Teyze," deyip kadınla birbirlerine sarıldılar. "Kız arkadaşım Dilruba da beni görmeye gelmiş," dedikten sonra elimi tutarak beni yanına çekti. Beni yakın bir arkadaşı olarak tanıtacağını düşündüğümden bir an afalladım; sanırım benim aksime o ailesine bu konuda çoktan açılmıştı. 

"Hoş geldin, tatlım. Hadi durmayın da içeri girin," dedi samimi bir gülümseme ile. İçeri girdim ve ayakkabılarımı aynalı beyaz bir portmantonun kenarında duran diğer ayakkabıların yanına çıkardım. "Dayın biraz dinlenmeye geçti. Ben Serap ile mutfakta oturuyorum. Bir şey olursa seslenin, tamam mı?" Aslı Abla bize beklentiyle dönünce Azra kaşlarını çattı.

"Babamlar nerede?" 

Aslı Abla cevaplamadan önce biraz tereddüt eder gibi oldu. "Cenaze hazırlıkları için amcanla camiye gittiler," diyerek ifadesizce söylendi, "gelirler birazdan, yoldadırlar." 

Azra belli belirsiz başını sallamaktan başka bir şey yapmadı. O sırada mutfaktan esmer ve yeşil gözlü bir kadın çıktı. Genç gözükse de gözlerinin altı üzüntüden dolayı çökmüş gibiydi. Bizlere gülümsedi. "Merhaba, canım," diyerek elini uzattı. 

"Ben Serap, ailenin şanssız küçük kardeşi," diye dalga geçti tokalaşmasına karşılık verdiğimde. Çok matrak bir kadına benziyordu. Belki de biraz da olsa üzüntüsünü üzerinden atmak için şakalaşmaya çalışıyordu. 

"Dilruba ben de. Çok memnun oldum," deyip nazikçe gülümsedim. 

"Dolunay gelmemiş miydi? Dayım telefonda burada olduğunu söylemişti," diye merakla sordu Azra; hala tatmin olmamış bir ifadeyle. 

"Bizle oturuyordu, canım. Sonra biri aradı," dedi Serap Abla bir yandan uzun siyah saçlarını bileğindeki tokayla gelişi güzel bir topuz yaparken. "Hazırlanıp az önce çıktı. Tabela mı Tuvana mı neyse öyle biriyle buluşacakmış galiba. Sana haber vermedi mi?" 

🍕Vegan Pizza ⚢Where stories live. Discover now