13.9

1.2K 108 22
                                        

Azra ile bizimkilere haber verip Montreal Nevizade'den ayrıldık -hesabımız için para bırakmak istesek de çocuklar bizi durdurmuş, gerek olmadığını söylemişlerdi; Azra normalde böyle bir şeyi kabul edecek biri değildi ama halimi görünce uzatmamıştı. İstiklal Caddesi'nin üzerinde yamuk yumuk adımlarla yürümeye çalışırken derin bir nefes alarak kendime geleceğimi umdum.

Tam o sırada delikli şekillerden oluşan bir graffiti duvarının önünden geçiyorduk ki Azra, huylanmış olsa gerek, hafifçe kolunu kaşıdı. "Bu ne biçim bir resim be," diye söylendi bir yandan da. "Çizecek şey mi kalmamış yahu?"

Muhtemelen fazla sesli bir şekilde güldüm; ne de olsa kafam uçmuştu ve ayarım bozulmuştu. "Şu Coğrafya dersinde vardı ya," dedim ardından geveleyerek, "şey ya, neydi? Hah, tafoniler!"

Allah'ım, ne saçmalıyordum? Sus n'olur! Yalvarıyorum, kapa çeneni!

"O konuyu nasıl çalıştın ya?" Aşırı komikmiş gibi kıkırdadım. "Koca koca delikler, bitişikler böyle," deyip işaret parmağımın ucunu havada bir şeyler çizer gibi oynattım. "Şekilsiz çukurlar gibi-

Azra elini ağzımın üzerine yapıştırır yapıştırmaz sustum istemsizce. "Kızım, manyak mısın sen? Sayende ben de kusacağım şimdi bir köşeye!"

"Affedersin," deyip dudağımı ısırdım mahcup bir tavırla, Azra elini geri çektiğinde. "Öyle birden geldi aklıma."

Başını 'bununla n'apacağım ben ya?' dercesine iki yana salladı. "Sana bir yerden soda falan almak lazım cidden," diye söylendi sonra da.

Yaklaşık on beş dakikalık yürüyüşün sonunda İstiklal Caddesi'nden çıktığımızda hemen Taksim Meydanı'na varmıştık. Meydan'ın içinden, birkaç metre öteye ilerledik. Azra yol üzerinde tekelin birine girdi ve -dediği gibi- bir şişe limonlu soda ile bir paket sigara satın aldı. Ardından Gezi Hotel Bosphorus'un önünden ağaçlarla dolu ve tenha parka adımlayıp boş bir tahta banka oturduk.

Azra soda şişesini açmamda yardımcı olduğunda istemeye istemeye yudumladım içecekten. Eh, çok şişkin hissediyordum kendimi tabi o kadar içkinin ardından.

"Daha iyisin bence," diyerek inceledi beni, "başın nasıl?"

"İyi iyi. Biraz midem bulanıyor sadece," deyip gülümsedim ve bir yudum daha aldım sodadan.

O da sigara paketinin içindekilerden birini çekip dudaklarının arasına koydu ve çakmağıyla tütünün ucunu yaktı. Azar azar esen ılık rüzgar sayesinde kendime gelmeye başlamıştım neyse ki.

O sırada Azra'nın telefonu çalmaya başladı. Sigarasından bir nefes çektikten sonra gelen aramayı açtı. "Efendim, Ceren?" dedi ve sigara dumanını havaya üfledi. Bir süre karşı tarafı dinledi. "Doruklar'la git sen, biz döneriz dolmuşla," diye devam etti. Yine dinledi. "Tamam canım, görüşürüz. Dikkatli ol. Öptüm," ve aramayı sonlandırdı. 

Neler olduğunu sorarcasına ona baktığımı görünce ekledi. "Doruklar arabaya gidiyorlarmış, gelecek miyiz diye merak etmiş. Ben de biz döneriz dedim eve. Sıkış tepiş oturarak arabada sabahlamaya gerek yok." 

Başımı salladım hafifçe ve yorgunlukla esnedim. "Biraz acıktım ben," deyip karnımı ovdum, alkolün etkisi azalınca iştahım açılmıştı birden. "Çişim de geldi zaten." 

Azra güldü. "Kafayı bulunca utanmazca açık sözlü oluşun beni öldürüyor," diyerek ayaklandı ve tutmam için elini bana uzattı. 

O gülünce ben de güldüm istemeden ve elimi eliyle buluşturup yürümeye koyuldum.

"Mc Donald's'a uğrayalım da bir şeyler ye ve işe o zaman," derken hala bir gülümseme vardı Azra'nın minik dudaklarında.

Bana takıldığını bildiğim için ben de aptal aptal sırıttım kendi kendime. Daha sonra parkın bir köşesinde bulunan çöp kutusuna boş soda şişesini attım, ardından da Azra ile parktan çıktım ve Meydan'a geri dönerek Mc Donald's'a giriş yaptım. "Sen lavaboya git, ben alırım siparişi," dedi Azra bana bakıp, "ne istersin?"

Omuz silktim. Kafam yerine yeni yeni  geldiğinden, fazla düşünemiyordum; bu yüzden teklifini geri çevirmeyip bir süre kasanın ardındaki menüye göz atmam gerekti. "McRoyal menü, içecek büyük boy kola olsun," diye karar verdim çok bekletmek istemezcesine; altıma da etmek üzereydim zaten.

"Tamam. Merdiven çıkabilecek durumdasın, değil mi?" deyip son defa emin olmaya çalıştı Azra.

Ona hızlıca başımı salladım ve gülümsedim. Azra sıraya girince hemen sağ köşedeki merdivenlere yöneldim ve basamakları çıktım. Üst kata vardığım gibi de ikinci kasanın yanından sıyrılıp lavaboların olduğu girişe saptım. 

İşimi hallettikten sonra dışarı çıktığımda Azra elini kaldırarak bana işaret verdi; cam kenarındaki masalardan birine oturmuştu. Yüzüme yayılan gülümseme eşliğinde masaya yürüdüm ve karşısına oturdum. Tepsiyi önüme çekti ve kolasından bir yudum aldı. "Yürümen düzelmiş," dedi alaycı bir tonlamayla. 

Güldüm. "Haber vermen iyi oldu," deyip hamburgeri elime aldım. Tam o anda cebimde duran telefonum bir ıslık sesi çıkararak bana yeni bir bildirimim olduğunu haber verdi. Boştaki elimle telefonumu aldım ve gelen mesaj bildirimine dokundum. 

Burak Güngör:
Begüm ve Enes kavga etti
Kızı lavaboya indirdiler
Enes sinirliydi baya ayrıldı yanımızdan
Şimdi onu almaya gideceğim
Azra bu kızı tanıyordu dimi

Ben:
Evet niye noldu

Ay nazar mı değdirdim acaba? diye düşündüm şaşkınca.

Burak Güngör:
Kızın başka bir sevgilisi daha varmış amk
Sarhoş oldu kendi kendine dökmeye başladı ağzından bir şeyleri

"Kimle mesajlaşıyorsun?" diye sordu Azra, meraklı bir sesle.

"Burak ya," kaşlarımı çatıp Azra'nın mavi gözlerine odaklandım, "Begüm Enes'i aldatıyormuş."

🍕Vegan Pizza ⚢Where stories live. Discover now