6.9

1.6K 129 2
                                    

Bir süre yanıtlamayı unuttum. Hem Azra'nın yanıtına hem de az önce bana yönelttiği saçma sorusuna takılıvermiştim. Enes boğazını temizledi. "Kırk beş saniyen kaldı."

"Kulaklarımın vajina olması," diye göz devirdim nihayet. Fazla düşünmek yoktu, kızım, diye uyardım kendimi de. Alt tarafı bir oyun! "Tırnaklarımı seviyorum."

Diğerleriyle beraber Azra da güldü. Ben de zorlana zorlana sırıttım ve Ege'ye döndüm. "Hayatın boyunca alacağın arabanın mı kusmuk kokmasını isterdin, yoksa hayatın boyunca kusmuk kokmayı mı isterdin?"

Ege böyle bir tercih sorusu beklemiyor olsa gerek, bir süre şaşırdı. "Bayağı zorladın ya çocuğu, Ege titizlik hastasıdır," diye güldü Burak.

Güldüm ben de. Beni bu saçma oyuna alet etmiş olabilirdi fakat gidip de tanımadığım birine yatak hayatı üzerinden soru soracak değildim sonuçta!

"Arabamın kokması," diye yüzünü buruşturdu Ege. Güldük. Azra önünde kalan votka shotı kafaya dikti.

Oyun ikinci döngüsüne geçiş yapacaktı ki daha fazla dayanamadım ve ayaklandım. "Yemin ederim, hala başım dönüyor ama kusmayacağım. Tuvalete gitmezsem altıma edeceğim ama!" diye sitem ettim.

Azra da benimle kalktı. "Bizsiz devam edin bu sefer, bir lavaboya uğrayalım en iyisi." Ardından elini tutmam için öne doğru uzattı. Ondan yardım alarak üzerinde WC yazan tabelanın olduğu koridora giriş yaptık. Kadınlar tuvaletine girdik. İçeride elbise ve topuklu ayakkabı ikilisiyle lavabo başında kendine çeki düzen veren bir kadın vardı. Saçlarını düzeltip kısa sürede kapıyı açtı ve dışarı çıktı.

"Ah be güzelim, seninle uğraşmaya alışmam gerek sanırım," diye güldü Azra.

"Ya o kadar kötü değilim ki," dedim itiraz edercesine.

Azra beni omzumdan tutup lavaboya yaklaştırdı ve yansımamla yüzyüze getirdi. "Tipin bile kaymış, kızım. Yaklaş! Bir yıkayayım seni de kendine gel."

Musluğu açtı. Bir an sonra yüzüme çarpan soğuk suyla irkiliverdim. Azra avucunu yüzüme yapıştırıp iyice ovaladı suratımı. "Dur kız," diye can çekişmeye başladım.

"Durdukça uçuyorsun! Olmaz!" Avuç içini suratımın her bir miliminde hissettikten sonra sonunda musluğu kapattı ve ıslak yüzümü peçeteyle sildi. "Daha iyisin, bak yüzün gözün açıldı!" dedi yanağımı sıkarak.

"Hayret, boğmadan bıraktın beni!" dedim dalga geçer gibi.

Sevimli sevimli sırıttı ve hala nemli olan dudağımı öpüp geri çekildi. "Bu halini de seviyorum, merak etme."

Hafifçe gülümsedim. Dudaklarım zar zor kıvrılmıştı. Hala kafamın içinde az önce Burak'a verdiği cevabı duyuyordum. Kariyeri seçmek elbette en zekicesiydi. Yani ne diye bu kadar takılıyordum ki? Daha yeni üniversiteye yerleşiyordu kız. Bu kadar kontrolcü olmamam gerekiyordu.

"Ben de seni, kariyer kızı," diye söylenmeden edemedim.

"Ya cidden takılmadın değil mi ona? Hem zaten hayatımda sen varsın," deyip aynanın aksine dönerek benimle yüz yüze geldi ve ellerini lavabonun mermerine dayadı. "Yani öyle bir ikileme de gerek yok. Hatta belki sana yakın bir üniversitede okurum ve ev arkadaşım olursun, ne dersin? Marmara üniversitesi mesela."

Ah, şu Asena'nın hayal kurduğu üniversite! Ayy, mümkünse o olmasın ya! O keş kızla daha da fazla rastlaşmak istemiyordum.

"Güzel olurdu. Şey de var, Maltepe Üniversitesi... o da yakın sayılır," diyerek ona başka fikirler vermeye çalıştım. "İstediğin bölüm var mıdır bilmiyorum gerçi. Tam olarak ne zaman LYS sınavın?"

Azra yüzünü buruşturdu. "Ayy hiç açma şimdi sınav mınav. Sonuçta beraber olacağız, tamam mı? Saçma sapan düşüncelere girme o yüzden." Yaklaştı ve burnumu öptü. "Hadi git de işe artık. Unuttun herhalde. Burada bekliyorum seni."

🍕Vegan Pizza ⚢Where stories live. Discover now