Yaklaşık on beş dakika süren kısa yürüyüşün sonunda Picolo Türkü Bar tabelasıyla bizi karşılayan mekana varmıştık. Herhalde Büşra'nın hayallerini karşılayan bir giriş olmamıştı ki kızımız somurta somurta söylenmeden edememişti. "Off ne türküsü abi ya! Yok mu şöyle kopmalık bir mekan?"
"Yok valla güzelim. Buranın nesi eksik hem? Azıcık canlı müzik dinleyince nasıl da açılacaksın bak," diye dalga geçerek geçiştirdi onu Kerem. Aslında kıza takılmaktan hoşlanıyor gibi bir hali vardı; herhalde fazla huysuz olması onu eğlendirmişti.
"İnşallah canım ya," diye somurtarak içeri giriş yaptı.
İçerisi oldukça şık dizayn edilmişti; duvarlar taştandı, mekana kırmızı ve mavi bir ışık hakimdi ve bir köşede canlı müzik sahnesi yer alıyordu. Ayrıca fazlasıyla kalabalıktı ve çalan şarkıya eşlik eden insanların gürültüsü ile çevriliydi. "Bayağı fazla insan varmış," demeden edemedim.
Hemen yanımıza bir garson takıldı. "Hoş geldiniz efendim. Şu köşeye alalım sizi," deyip cam kenarındaki boş masayı işaret etti. Gösterdiği masaya yerleştikten sonra Kerem ile göz göze gelince bir anda kahkaha attı. "Ooo, koçum! Uzun zamandır uğramıyorsun. Hayırdır, nasıl gidiyor?"
Kerem ayaklandı ve hızlıca tokalaştılar. Mahcup mahcup güldü. "Kusra bakma, Hasan Abi ya. Ayıp oldu, haklısın."
Adam omzuna hafifçe vurdu. "Tamam, affettim. Ee, ne alırsınız?" derken menüyü önümüze bıraktı.
"Aç mısınız?" Kerem beklentiyle bize baktı.
Açtım tabii ki. Kaç saat önce trende yediğim yaprak sarmayla duruyordum resmen! Yani Sazova Parkı'nda bir şeyler atıştırmıştık ama adı üzerindeydi ya; oradan buradan bir şeyler yemiştim sadece. Bu yüzden hiç de mütevazi olmakla uğraşmadan ortaya atladım. "Açım ben."
"Tamam, ana yemekten başlayalım o zaman." Gözüm menüdeki ana yemek listesine kaydı. O sırada ise aklıma hemen yanımdaki kızın vegan olduğu geldi. Off, salata yiyesim de yoktu hiç ama burada her şeye et katmışlardı. Yok lahmacun, yok acılı kebap, yok ızgara köfte, yok bilmem ne! "Eee," diye gevelemeye başladım. "Şey-
Azra elimdeki menüyü kendine çekti. "Ben hallederim," derken bakışları menüde geziniyordu. "Ortaya meze gelsin. Üç porsiyon rakı-balık ve bir porsiyon da sebzeli makarna."
Kimseden ses çıkmadı. Herkesin ne istediğine hakim oluşu istemsizce hoşuma gitti. İsminin Hasan olduğunu öğrendiğim garson siparişleri not etti. "İçeceğiniz?"
"Şimdilik sadece su yeterli," diye gülümsedi Azra ve masanın köşesinde duran su şişesine yöneldi.
"Tamamdır, iyi eğlenceler gençler. Bir şeye ihtiyacınız olursa el kaldırmanız kafi," deyip bir kez daha Kerem'in omzuna vurup yanımızdan uzaklaştı.
"Neden içmiyorsun?" diye sormadan önce Azra'nın dizinde duran elini tuttum.
Omuz silkti. "Belki ilerleyen dakikalarda katılırım," dedi ve göz kırptı. "Sana bakmam gerekebilir sonuçta."
Yemekler çok beklemeden masaya varana kadar havadan sudan sohbet ettik. Büşra Kerem'in dediği gibi birkaç dakika içinde çalan müziğe eşlik eden tayfadan oluvermişti; ya da rakı kafa yapmıştı, ki ne kadar az sinir bozucu o kadar iyiydi benim için. "Haydi gel! Haydi gel içelim! Derdini al da gel! Haydi gel içelim! Mazi kalbinde yaraysa unut artık ne varsa, haydi gel içelim!" Bir süre sonra Kerem de ona katılınca ipin ucunu kaçırdıklarının farkına vardım. İkisi de sarhoş sarhoş şarkı söylüyor, rakı bardaklarını birbirine tokuşturup içmeye devam ediyordu. Ardından canlı müziğin temposu yavaşça değişti ve yerini sırf melodiye bıraktı. Solist adam hafifçe güldü. "Harikasınız, teşekkür ederim. Müsaadenizle şimdi sahneye karaokeye katılmak isteyen bir çift alabilir miyiz?" diye sordu kalabalıkta göz gezdirerek.
Azra bir anda elimden tuttu ve beni ayağa kaldırdı. "Biz varız!" Ben ise irileşen gözlerimle tek kelime edemeden onu takip etmek zorunda kaldım.
"Ya dur bir dakika, Azra! Benim sesim berbat," diye fısıldadım ne yaptığımın farkına varır varmaz. Off ya, ben sınıf önünde konuşma yapmaya bile çekinirdim!
"Aman salla! Büyük olasılıkla kimse mükemmel bir şey duymayı beklemiyor zaten. Eğlendir yeter."
Solistin yanına vardığımızda hemen karşımda duran büyük karaoke ekranını fark ettim. Adam bize nazikçe gülümsedi. "Kardeş misiniz yoksa?"
O anda ne diyeceğimi bilemeden Azra'ya baktım sadece. Ne bileyim, belki kendini açıklamaktan rahatsızlık duyabilirdi?
Yine saçmalıyorsun, Dilruba, diye araya girdi iç sesim. Cevap versene, kızım; herkes sizi izliyor!
Ne var ki ben cevap verene kadar Azra rahat bir tavırla sırıttı ve birbirini tutan ellerimizi gösterdi. "Sevgilim oluyor."

YOU ARE READING
🍕Vegan Pizza ⚢
Teen FictionYüzümde oluşan sırıtışla arkamı döndüğüm esnada gözüme karşımdaki masada oturan kumral saçlı kız ilişti. Hemen elime sipariş defterini alarak kızın masasına doğru yürüdüm. Bu saatte Pizza Hut'ta tek başına yemek yiyecek kadar ne yaşamıştı acaba? "Ho...