7.9

1.7K 128 64
                                        

Şirin Cafe, haritadan baktığım gibi minik ve sakin bir mekandı. İçerisi taştan duvarlarla döşeliydi. Bir kenarda kasa ve tezgah vardı. Diğer yanda turuncu renk koltuklu ve sandalyeli masalar duruyordu. Menü duvara monte edilmiş kara tahtaya yazılıydı. İçeri girdiğimizde bizi kısa boylu genç bir garson karşıladı. "Günaydın, hoş geldiniz," diye gülümsedi samimi bir tavırla.

Azra ile garson çocuğa selam verip cam kenarında, koltuklu bir masaya oturduk. Garson önümüze iki menü bıraktı ve uzaklaştı. Şimdiden havasını sevmiştim buranın; garsonlar ne sipariş edeceğine dair baskı yaparak masanın dibinde kartal gibi avını beklemiyorlardı en azından.

Menüye göz attım. Sebze yemekleri, baklagil yemekleri, patatesli börekler ve falafel tabağı gibi çeşitli vegan yiyecekler olmasının yanında süt ve hayvan ürününün kullanıldığı kahvaltılıklar da vardı. Yani bu seferki kahvaltımızda mekandan ikimiz de doyarak ayrılacaktık.

"Burayı sevdim," diye söylendi Azra bir yandan menüyü incelerken, "ne söyleyeceksin?"

"Biberli ekmek ve tahinli menemen," deyip ona döndüm, "sen?"

"Avokadolu tost alayım ben de," dedi gözünü menüden ayırmadan, "bir de humus istedi canım."

Başımı salladım ve garsona sipariş vermek için elimi uzattım. Garson hemen yanımıza varıp siparişleri not etti, gitmeden önce de bana döndü. "Saçının rengi çok tatlı olmuş," diye gülümsedi.

Gülümsedim. "Teşekkür ederim."

Garson masaya birer şişe su bırakarak yanımızdan ayrılınca Azra ile göz göze geldim. "Akan mor saçlarımı seven birinin olması mutlu etti," diye dalga geçtim.

"Güzeller her şekilde, sana moru sevdiğimi anlatmıştım; biliyorsun," derken imalı imalı bakışlar yolladı bana.

Yanaklarıma hücum eden sıcaklığa engel olamadım ve dudaklarımı birbirine bastırarak gülümsedim. Azra bu halimi görünce yüzüne bu halimden pek keyif alan bir
sırıtış yayıldı. "Sonunda domatesim geri geldi," diyerek işaret parmağıyla burnuma dokundu. "Böyle kızarırsın işte."

O böyle deyince daha bir gülerek kıkırdadım ben de. Kahvaltı havadan sudan sohbet ederek geçtikten sonra -ki bu konuşmadan hediye olarak istediği özel bir şey olup olmadığını da az çok öğrenmeye çalışmıştım ama konu hiç o yola girmemişti- Azra ile hesabı ödeyerek -hoş, yine ödetmemişti ama- mekandan ayrılmıştık.

"Birazdan işe gitmem gerekmese evine kadar bırakırdım seni," diye söylendim Rıhtım'a geri yürürken.

"Sorun değil, akşam Skype yapar mıyız?" dedi bana dönerek.

Kafamı salldım. "Olur, konuşuruz."

Ona çıkışta kuaföre gideceğimi söylemiştim fakat gitmeden önce bir hediyeciye uğrayacağımı bilmiyordu elbette. Birkaç kız arkadaşımdan yardım mı alsaydım acaba? diye sordum kendi kendime. Sonra aklıma geldi ki bu aralar gerçekten de boşlamıştım yakın çevremi.

Azra'yı dolmuşa bırakıp caddeden karşıya geçtim ve Altıyol'a doğru yürümeye başladım. Bir yandan da telefonumu cebimden çıkarıp What's App'e girdim.

Arşivlenmiş mesajların arasında neredeyse bir ay önce son mesajımı attığım ve çok bildirim geliyor diye sessize aldığım -ara sınavlarıma çalışırken dikkatimi dağıtıyordu!- Powerpuff Girls💜 isimli arkadaş grubumu buldum. Okulda yönelimimi bilen tek arkadaşlarım olunca rahat bir şekilde sorumu hazırlamıştım.

Ben:
Kızlarrr
söylemeye vaktim olmadı ama
biriyle çıkıyoruuum

ve doğum günü yaklaşıyor
hediye için bir fikriniz var mı?

Kendimi istemsizce hayırsız arkadaş gibi hissetmeden edemedim; Azra ile tanıştığımdan beri her şeyi arka plana atmıştım. Öyle ki annemle bile daha az konuşuyordum. Gerçi ona yakında açılmayı düşünüyordum; böylece daha fazla yalan söylemek zorunda da kalmazdım.

İrem Yılmaz:
oha
ne zamandır?
ismi ne?
niye haber vermiyorsun hayırsız😒

Eh, bu mesajların geleceğini biliyordum.

Selin Şimşek:
unutulduk tabi

Ben:
hayır saçmalamayın
azra adı
bu aralar biraz koşuşturmalı geçiyor
ve her şey çok hızlı gelişti
hadiiii
beni affedin
ve bana fikir verin
😌😌😌😌

İrem Yılmaz:
sevdiği bir şey yok mu?

İrem'in hemen yumuşayacağını biliyordum; fazla uzatmazdı. Kızın kimseyle bozuştuğunu görmemiştim. Herkesi hemen affediyordu; tabi ne kadar iyi bir şeydi tartışılır.

Selin Şimşek:
ne zamandır çıkıyorsunuz

Ben:
Üç hafta oluyor

Selin Şimşek:
bir ay olacak bize haber veren yok...
neyse
takı falan seviyorsa isminizi yazdır

İrem Yılmaz:
off hayırrr
çok klişe
sevdiği bir şeyle ilgili olsun

Ben:
aslında manga seviyor
ama onunla ilgili bir bilgim yok pek

Selin Şimşek:
Nasıl yarı Japonsun kızım sen
ben bile biliyorum😶

Ben:
YÜZÜME VURMASANAAA😭

İrem Yılmaz:
sevdiği mangaları öğren
Kadıköy'de vardır satan yer falan
ayrıca manga çiziyorsa tekniklerini anlatan kitaplar da var
kardeşimden biliyorum

Ayyy cidden, nasıl aklıma gelmezdi? Azra ile tanıştığım zaman mangalardan oluşan çizim defterini yanında taşıyordu!

Ben:
mükemmelsiniz😍
sizi seviyorum💞💞

İrem Yılmaz:
biz de seni seviyoruz😘
arada hal hatır sormayı dene ama!!

Ben:
biliyorum merak etmeyin
bundan sonra sessize almayacağım grubu
söz🙏

Selin Şimşek:
Şuna bak
bir de sessize almış
pislik🖕

Güldüm ve telefonumu cebime attıktan sonra derin bir nefes alarak Pizza Hut'a giriş yaptım. Burayı ve aptal Enes'i hiç özlememiştim. Ne yazık ki Begüm ile ilgili ne halt yediğini dinlemeye mecburdum; aksi takdirde koşullu da olsa gerektiğinde vardiyamı alan bir iş arkadaşım olmazdı.

🍕Vegan Pizza ⚢Where stories live. Discover now