Koridordan geçerek mutfağa girdiğimde sinirden ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Yaptığım tek şey ona rahatsızlığımı belirtmek olmuştu ve gördüğüm muamele beni çileden çıkarmaya yetmişti. Bu öfke hem Azra'nın aramızı düzeltmeme gösterdiği vurdum duymazca burun çevirişinden, hem de hatalı olmasına rağmen umursamazca konuyu başka yere getirip kapatmaya çalışmasından kaynaklanıyordu. Sabahın köründe hissetmem gereken duygular bunlar olmamalıydı; Azra'nın beni anlayacağına inanmıştım.
Annemi mutfakta ocağın başında görünce yüzüme sahte bir gülümseme koymam gerekti; özel hayatım yüzünden kadının canını sıkmak istemiyordum şuanda. Beni görür görmez gülümsedi o da.
"Günaydın," deyip dolaptan temiz bir bardak aldım ve sürahiyle içine su doldurdum. Belki su içersem biraz mutlu olurdum, bilim adamları öyle diyordu. "Erken kalkmışsın," diye mırıldandım gözlerim duvarda asılı duran saati bulunca; saat yeni yeni sekize geliyordu ve annem biraz öğlene doğru uyanırdı genelde. Geçen sefer de bu civarda uyandığına göre bir değişiklikler oluyordu.
"Fazla uyumak depresyona sürüklüyormuş," dedi bir yandan tavada pişirdiği pankeki çevirirken, "ben de biraz uyuşuk hissediyordum son günlerde. Erken kalkmaya başlarsam düzelir belki dedim."
"İyi yapmışsın," derken boş su bardağını tezgahın köşesine koydum ve kendime bir tabak aldım. Anneme döndüm. "Aklıma gelmişken, siz ne zaman gidiyorsunuz Bodrum'a?"
"Sen Azra'yla Durusu'da olacağın vakte denk gelecek sanırım. Teyzen de geliyor," dediğinde birden mutfağa Azra giriverdi.
"Günaydın," diye gülümsedi anneme benimkinden farksız olmayan bir yapmacılıkla.
"Günaydın, tatlım. Gel, kahvaltıyı hazırlıyorum. Senin için elma soslu vegan pankekler de yaptım," dediği gibi annem balkonda kalan sofrayı işaret etti.
Azra mahcup olmuşcasına gülümsemeye devam etti. Yüz ifadesinden fazlaca isteksiz olduğu anlaşılıyordu. "Ben katılmayayım ya, malum derslerim falan var. Yeteri kadar yük oldum," dedi yüzüme dahi bakmadan. Gözlerini kaçırsa da bakışlarımın üzerinde olduğunu fark ettiğini biliyordum.
"Teklif var, ısrar yok," dedikten sonra güldü annem, biraz bozulsa da kızın üzerinde durmak istemiyordu elbette. "Bana kaldılar demek ki, Dilruba pek sevmez," deyip ocağın altını kapattı ve pankekleri kenarda duran servis tabağına aldı. Tabii ki krepçiydim ben! Pankek neydi Allah aşkına? Amerikan özentisi gibi, kek mi omlet mi belli bile değil yahu!
"Çok sağ olun yine de, belki başka bir sabaha katılırım. Afiyet olsun size," diye gülümsedi Azra aynı samimiyetsizlikle. Onun buradan hızlıca tüymeye çalıştığını görmek çok zor değildi gerçekten. Şu zamana kadar geçirdiğim en keyifsiz sabahı yaşatmaya devam ediyordu bana. Tuhaftı doğrusu; sevdiğiniz kişi sizi hem mutluluktan bulutların üzerine çıkarabiliyor, hem de bütün kaburgalarınız kırılmışcasına canınızı yakabiliyordu.
"Seve seve, canım. Bu arada Azra teyzesinin evinde kalmak için izin istemişti, o iş halloldu ama ailenin haberi var mı? Ayıp olmasın tanımıyorum diye," deyip Azra'nın mutfakta bir süre daha durmasına neden oldu annem. İstemsizce gülmemek için zor tuttum kendimi. Kız gitmeye çalışıyor, annemse onu sohbete tutuyordu. Alem kadın ya!
"Babamın numarasını verebilirim," deyip çantasını omzuna astı Azra, sanki 'artık gitmek istiyorum' mesajı vermek ister gibi.
"Olur, güzelim," der demez annemin bakışları beni buldu. "Şu buzdolabındaki post-it'lerden birini versene Azra'ya, oraya not etsin numarayı. Ben ararım sonra," dedi pankeklerle dolu tabağı sofraya götürmeye gitmeden hemen önce.
Dediğini yapıp buzdolabındaki renkli not kağıtlarından birini çektim ve Azra'ya uzattım. Azra -hala bakışlarımdan kaçınırken- not kağıdını elimden aldı. Buzdolabındaki magnete bağlı tükenmez kalemi de parmaklarının arasına tutuşturunca elleri hafifçe titreye titreye babasının numarasını karaladı. Titriyor oluşu sinirden miydi yoksa üzüntüden mi bilmiyorum ama o anda ona sarılıp aramızdaki gerginliği sonlandırmayı istedim sadece. Ne var ki, kaskatı olmuş bedenim bunu yapmama izin vermezken, gözlerim öylece elindeki not kağıdını buzdolabına yapıştırmasını izlemekle yetindi.
"Görüşürüz," diye mırıldandı Azra, nihayet gözlerime odaklanarak. "Eve gidince yazarım." O da aramızdaki tatsızlıktan memnun değildi işte, gözleri dolu doluydu. Belki de ağlamaktan korktuğu için bana bakmayı istemiyordu. Azra ile ilk defa bozuşmuştuk ve bu yaşadığım benim için çok yabancı bir histi. Öyle dediğim dedik davranıyorduk ki ikimiz de bir adım atamıyorduk birbirimize karşı.
"Tamam, görüşürüz," demekten ileri gidemedim bu yüzden de. Azra mutfaktan çıktığında gözlerim onu takip etmeye devam etti. Portmantodaki rafta duran ayakkabısını ayaklarına geçirdi, bağcıklarını hızlıca bağladı ve aynı seri hareketlerle ev kapısını açıp arkasına bile bakmadan dışarıya çıktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
🍕Vegan Pizza ⚢
Teen FictionYüzümde oluşan sırıtışla arkamı döndüğüm esnada gözüme karşımdaki masada oturan kumral saçlı kız ilişti. Hemen elime sipariş defterini alarak kızın masasına doğru yürüdüm. Bu saatte Pizza Hut'ta tek başına yemek yiyecek kadar ne yaşamıştı acaba? "Ho...