P-27"Kayıp iz."

336 42 28
                                    

27

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

27.Bölüm: Kayıp iz.

Bölüm: Kayıp iz

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


__
__

Bazı anlarda insanlar kulaklarını kapatma ihtiyacı duyarlardı. Ya da konuşulanları duymamak için ellerinden ne geliyorsa yapmak isterlerdi o an. Bazı insanlar, bazı sözleri duymamak için birçok sözü feda ederlerdi. Çünkü bazı sözler, insana mevsimleri yaşatabiliyordu ansızın. Poyraz'ın dudaklarından dökülen cümlelerle düşünmeye başladım belli belirsiz. Ben şu an hangi mevsimdeydim. Yaz mı? Kış mı? Dengeyi bulupta ilkbahar ya da sonbahar mı olmuştum kendimden bile habersiz. Sanki ikiye bölünmüştüm kendi içimde. Aklım eski anılara yelken açarken bir yandan boğuluyordum. Sanki bir deprem oluyordu ve ben başıma gelebilecek en büyük felaketi yaşıyordum. Annemin sesini duyuyordum kulaklarımın ardından.

Bana her gece uyumadan önce anlattığı masallar o an için netlik kazanıyordu. ' Herkesin bir hikayesi vardır,' diyordu kulaklarımın ardında bir uğultu o anı tekrar etmek ister gibi ve devam ediyordu. '... ve bazen bu hikayenin bir ucundan tutmak, o hikayeyi yaşamaktan daha zordur." Bu cümle sanki bir hikaye kitabından çıkmamışta, annemin o an için bana verdiği en büyük nasihat olarak kalmıştı. Sanki bu tek cümle şu an içinde bulunduğum durumun tam özetiydi. Ben daha içinde bulunduğum hikayenin zorluğunu yaşamayı, bu hikayeye yetişemiyordum bile.

Kendimi kocaman bir çölün ortasında sulanmayı bekleyen bir çiçek gibi hissediyordum. Ben şu anda pili bitmiş bir saat gibi duruyordum öylece. Ama biliyordum ki, saatin pili bitse bile elbette başka bir saat akar giderdi. Kendimi o kadar garip hissediyordum ki, kullanabileceğim tek ifade perişan olmamdı. Evet, perişandım. Sanki bir saniyeliğine de olsa kalbim durmuştu ve ben, duran kalbimin tekrardan atmasının şokunu yaşıyordum şu anda.

Ağzımdan dökülen bölüm pörçük kelimeleri ben bile anlayamıyordum. Benim anne ve babam bilerek mi öldürülmüştü. Kulaklarımın bile duymaya reddettiği bu cümleyi içimden söylerken bile reddediyordum.

"Doğa, kendine gel! Doğa!" Poyraz'ın endişeli ve güçlü sesiyle kulaklarımda dakikalardır gidip gelen uğultu yok olmuştu.

"Hayır." diye mırıldandım başımı hızla iki yana çevirerek.

PUSULAWhere stories live. Discover now