P-18"Gerçekleşme ihtimali umursanmayan dilek. "

483 51 31
                                    


Keyifli okumalar renkli kelebeklerimmm>333

__

__

18.Bölüm: Gerçekleşme İhtimali Umursanmayan Dilek.

Bölüm: Gerçekleşme İhtimali Umursanmayan Dilek

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


__

__

Bazı insanlar şemsiye gibidir, bilir misiniz? Bana göre bu dünya da herkesin bir şemsiyesi olmalı. Ya da şemsiye gibi gördüğü birisi. Bazı insanları fırtına olarak görürüm ben, bazıları ise sadece şemsiye. Başınıza gelebilecek her şeye karşı, o fırtına
tarafından alt edileceğini bildiği halde yanınızda olan bir şemsiye. Sizin hayatınızda hiç şemsiyeniz oldu mu?
Benim oldu. Oğuz'du benim şemsiyem. Beni yağmurların altında da, fırtınamdan da gerekirse güneşten bile koruyan oydu. Ama sanki, o şemsiyem çok uzaklarda ve beni büyük bir fırtına bekliyor gibi hissediyorum. Yine yapabilir mi? Yine yetişebilir mi orası meçhul ama o şemsiyenin kayıplığından, eksikliğinden öte bir şey daha var. O şemsiyenin ortasından başlayıp çizilmiş bir çizgi var. Sanki bir defa daha benim için şavaşırsa, bu son savaşı olacak...

Dış kapının merdivenlerinde oturmuş, on beş dakika önce giden Poyraz'ın ardından, konuşmak için Oğuz'u bekliyordum. Aklım Poyraz'ın söylediklerindeyken yarın nereye gideceğimizi merak da ediyordum açıkçası. Telefonumdan saate baktığımda saat 12.25'e geliyordu. Acaba trafiğe mi takılmıştı? Oğuz'u arayıp telefonu kulağıma yasladığımda iki kere üst üste aramama rağmen açmamıştı. Endişeyle ayağı kalktığında nereye gideceğimi bilmeyerek etrafıma bakındım. Bahçe kapısına doğru hızla ilerken, kapıdan çıkacağım sırada telefonuma gelen bildirim sesiyle olduğum yerde durdum.

*Bir yeni mesaj*-Bodyguard-

Gecikeceğim sanırım. Geç oldu zaten. Yarın konuşuruz.

Gözlerim bir süre mesajda takılı kaldığında içimde oluşan sıkıntıyla ayağı kalktım. Gecenin serinliği iyiyce artmış, ayaz olduğum yere çökmüştü sanki. Derin bir nefes alıp ayağı kalktığımda odama yöneldim direkt.
Kapıdan içeri girdiğimde ışığı yakıp penceremin önümde yaklaşık on dakika öylece durduktan sonra içimdeki sıkıntının geçmesi adına kısa bir duş aldıktan sonra eşofmanlarımı giyinip yatağıma girdim. Saat bir buçuğa geliyordu.

Telefonumu komidinin üzerine bırakıp düşündüm öylece. Belki de içimdeki sıkıntı, Pusula'mı ilk başta Oğuz'a değilde, Poyraz'a göstermemden kaynaklıydı. Her şey o kadar üst üste geldi ki bu bir ay içersinde, Kendimi kullanım talimatı olmayan teknolojik bir ürün gibi hissediyordum. Sırasıyla bütün tuşlara basılmış ve attığım tek adımda bile, öne mi, arkaya mı gidiyordum belli değildi.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de Poyraz'ın beni yarın nereye götüreceği merak konusuydu. Her şeyin bir anda tersine dönmesi ve aramızda bu kadar garip bir bağın oluşması bana çok garip geliyordu.
Ona karşı önyargılı yaklaşmıştım belki ama şimdi pişmandım. Hem de oldukça...

PUSULAWhere stories live. Discover now