P-50"Sonsuza Kadar."

174 20 90
                                    

Uzun bir bölüm oldu.
Yukarıdaki şarkıyı açmayı unutmayın.
Keyifli okumalar dilerim(:'

Keyifli okumalar dilerim(:'

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

50. Bölüm: Sonsuza Kadar.

Poyraz'ın, Yalın ile biten yüzleşmesi sonrası, önden ben olmak üzere, Kaan masaya gelmişti ve hemen ardından Poyraz'da bize eşlik etmişti. Masada bir şeyler konuşuluyordu. Ne konuşulduğu hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. Umurumda olduğunuda söyleyemezdim. Poyraz tek kelime etmemişti. Sanki az önce otoparkta hiçbir şey yaşanmamış gibi sessizce yanımda oturuyordu.

Yalın'ın anlattıklarından kendini sorumlu hissetmediğini emindim. Bu çok saçmaydı zaten. Acı kıyaslanamazdı, evet ama, Yalın'ın her şeyin sebebi olarak Poyraz'ı hedef alışı gerçekten çok saçmaydı.

Dakikalar sonra Burcu da masaya gelmiş ve Yalın'ın ceketini alarak, gözlerini ben, Poyraz ve Kaan olmak üzere üçümüzün gözlerinden kaçırmış ve masadaki geri kalanlarla vedalaşarak aramızdan ayrılmıştı.

Ne tepki vereceğimi bilemiyordum.

Poyraz'ın, telefonuna gelen fotoğraf hakkında ne düşündüğünü bilmiyordum. Ben de bilmiyordum. Ne düşünebilirdim ki? Aklım almıyordu. Kafam allak bullak olmuştu.

Bakışlarımı gözlerine sabitlediğimde, onunda burada olmaktan sıkıldığını farkedebiliyordum. Benim gibi.

"Kalkalım mı artık?" diye sordum sessizce. Başını olumlu anlamda sallayarak ayağı kalktı, vedalaşma faslından sonra eli elimi buldu ve sessizliğimizi koruyarak masadan ayrıldık ve otoparka girdik. Arabaya yaklaştığımızda koltuğuma geçtim ve sanki hiçbir derdim yokmuşcasına başımı cama yasladım gözlerimi kapattım.

Uyuyabilirdim. Tabii aklımdakiler uyku kaçırmasaydı.

Poyraz'da arabada yerini alıp arabayı çalıştırdığında, gözlerim hâlâ kapalıydı. Poyraz, benim o fotoğrafı gördüğümü anlamıştı. Her ne kadar o sırada aklı beni nereden hatırladığında olsa da, tüm bunların nasıl denk geldiğinin şokunu üstünden hâlâ atamamıştı sanırım.

Araba, kısa süre içinde durduğunda gözlerimi merakla araladım. Bu kadar çabuk evime ulaşmış olamazdım. Ve tahmin ettiğim gibi, kapımın önünde de değildik. Poyraz arabayı yolun kenarında durdurmuştu. Bakışlarımı şaşkınlıkla ona çevirdim. Belki de bu kadar soğukkanlı davranmam, başıma son gelen ve hâlâ gelmekte olan olaylarla alâkalıydı.

"Nasıl olur?" diye mırıldandı Poyraz, elini yüzüne kapatmıştı ve sesi boğuk çıkmıştı. "Anlayamıyorum."

Bakışlarımı ona çevirdim. "Garip." diye mırıldandım. Başımı da bunu doğrular nitelikte olumlu anlamda sallamıştım ve ayrıca kaşlarım çatışmıştı. Bu durum, gerçekten garipti.

"Bu kadar mı?" diye sordu, şaşkınlıkla. Sanırım benim bu tepkisizliğim onu çileden çıkartacaktı.

"Aslında," diye mırıldandım ona doğru dönerek. "Sen, annenle hatıra kutunuzu gösterdiğinde görmüştüm. Daha doğrusu farketmiştim. Annenle gittiğiniz bir sergi alanı vardı. Fotoğrafın arkasında bir isim yazıyordu. Barbaros Soykan. Sonra... ben eski fotoğrafları karıştırırken bir fotoğraf buldum. Annem, babam ve benim fotoğrafımızdı. Aynı sergi alanında. Arkasında yine, Barbaros Soykan yazıyordu. Aynı tarih." Şaşkınlıkla beni dinliyordu

PUSULAWhere stories live. Discover now