P-49"Yüzleşme."

152 16 59
                                    

Keyifli okumalar dilerim(:'

Keyifli okumalar dilerim(:'

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


49. Bölüm: Yüzleşme.

Hayat, en beklenmedik anlarda, en beklenmedik olaylarla insanı şaşırtabiliyor, hatta, tabir-i caizse insanı bozguna uğratabiliyordu. Bir de, işin görünmeyen yüzü vardı akabinde. İnsanın, gördüğü, duyduğu, yaşamakta olduğu hiçbir şeye şaşıramama durumu. Hayatımın bu evresindeydim muhtemelen.

Kendimi, her geçen gün, ipleri benden bağımsız yönetilen bir kukla gibi hissediyordum. Bu durum, canımı ne kadar acıtsada, kulaklarımın duyduğu ihtimalleri yok saymakla o kadar meşguldüm ki, hiçbir şeyi umursamaz olmuştum. Çaresiz hissetmek, alışık olduğum bir durumdu. Ama bu çaresizliğin boyutu her geçen gün sınırlarını zorluyordu.

Bu çaresizlik, beni, günbegün tüketiyordu.

Elimdeki telefonu çantama tıkıştırıp, bakışlarımı Poyraz'a çevirdim. Bazı cevaplar bu kadar yakınken, onun şu anda, beni, daha doğrusu gülüşümü nereden hatırladığını anlamak için var ettiği çabaya güldüm içimden. Acı bir gülüşle.

"Poyraz," diye mırıldandım sessizce. "İyi misin?"

"Evet." dedi kısık bir sesle. Ama iyi olmadığını anlamamak mümkün değildi. Öyle ki, telefonumu elime alışımı, mesaja dehşet içinde bakışımı, hatta kendi telefonuna da aynı anda gelen aynı mesaj bildirimini umursamamayışı, iyi olmadığının en büyük kanıtıydı.

"İnelim artık öyleyse." dedim. Biraz yaklaşıp yanağına küçük bir öpücük kondurdum. Elimi, sakallarına dokundurdum. Rahatlamaya çalışmasını istiyordum ancak ben telefonuma gelen o resmin daha ne ifade ettiğini, ne anlama geldiğini kendim bilemezken, açıklayamazdım ona. O bakmalı, anlamaya çalışmalıydı.

"Olur." dedi, göz kırparak. Arabayı tekrar çalıştırıp restorandın kapısına yanaştığında, bir vale tarafından kapım açılmıştı. Arabadan inip, etrafımda kısa bir göz gezdirirken, Poyraz'da hızla yanıma ulaşmış, ve elimi tutmuştu. İçeri girdiğimiz an, yanımıza orta boylarda, genç bir kadın ve orta yaşlarda bir adam yaklaşmıştı.

"Hoş geldiniz Poyraz Bey," dedi adam, sıcak bir gülümsemeyle." En az dış görünüşü kadar, içi de büyük ve ihtişamlı olan restoranda bakışlarımı gezdirirken, ağzımda bir parça açık kalmıştı.

"Daha önce buraya geldin mi?" diye sordum. Az önce gördüğüm kadın, bize masaya kadar eşlik ederken, etraftaki insanların bakışlarını üzerimdekini hissediyordum.

"Eskiden gelirdik Kaan'la. Bakma şimdi böyle olduğuna. Tüm doğallığını yitirdi. Eskiden daha sade, daha az bilinen bir yerdi." dedi açıklayarak. Başımı olumlu anlamda sallamakla yetindim.

Büyük bir masanın önünde durduğumuzda, Kaan'ı farkedebildim önce. "Hoş geldiniz." dedi gülümseyerek ayağı kalktığında. Ama yüzündeki gülümseye rağmen gergin bir tavrı vardı. Ona gülümseyerek karşılık verirken bakışlarım, masada önce Yalın ile buluştu. Yüzünde tuhaf bir ifade vardı. Çekiniyordu. Yanında oturan Burcu'ya kısa bir bakış attığımda, onun gözlerinin, Poyraz ile kenetli ellerimizde olduğunu farketmiştim.

PUSULAWhere stories live. Discover now