P-1"İlk Adım."

185 20 100
                                    

Herkese keyifli okumalar^^
Bölüm sonunda bol bol konuşalımmmmm(:'

Herkese keyifli okumalar^^Bölüm sonunda bol bol konuşalımmmmm(:'

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

(1 buçuk sene sonra)

1. Bölüm: İlk adım.

Cama vuran güneşin yansıması, doğrudan yüzüme çarpıyordu. Kendimi rahatsız hissetmiyordum. Üzerine oturduğum siyah, oldukça rahat olan koltuk, sanki kendimi biraz daha rahat hissetmemi sağlamak için buradaydı.

"Yine suskunsun." Bakışlarımı, karşımda, masanın ardında oturan Wilson'a çevirdim. "Buraya geliş amacını yerine getirmiyorsun." Rahatsız olduğumu düşünmüş olacak ki, perdeyi indirmişti. Bakışlarını bana çevirdi tekrardan. "Nasıl hissediyordun? Haftasonun nasıl geçti?"

"Kötü bir psikologsun sanırım Andry Wilson. Haftasonu hiçbir şey yapmadım. Öylece oturdum. Pardon," diye mırıldandım sağ elimi başıma yaslayarak. "Çiçeklerimi suladım... Bir de... kitap okudum... Adı... adı aklıma gelmiyor. Kaçıncı sayfada kalmıştım?" Kaşlarım çatılmıştı. "Çantama koymuştum kitabı." dedim, hızla çantamı açtığımda. İçinde yoktu. "Yok... çantamda. Evde bırakmış olmalıyım."

Başımı cama çevirdim. Kaşlarım hâlâ çatılı bir vaziyetteydi. Unutkanlıklarım yavaş yavaş çoğalıyordu. Hemen aşağıdaki, psikiyatri servisine bağlı bulunan küçük parkta, insanların mutluluk sesleri kulaklarıma ulaşıyordu. Psikiyatri servisin hemen yanında bir parkın bulunuyor olması, belki de gelen hastalar için moral niteliğindeydi.

"Aldığın antidepresanların yan etkisi olarak bir şeyleri unutman beklenilenin dışında değil. Biliyorsun." Bakışlarımı tekrardan ona çevirdim. Otuzlu yaşlarında olmasına rağmen daha da genç gösteriyordu. Uzun boylu, buğday tenli, mavi gözleri olan, yakışıklı bir adamdı.

"Evet," diye mırıldandım, başımı olumlu anlamda sallayarak. "Aldığım antidepresanlar yüzünden bu durum bize sürpriz değil, biliyorum. Ama aldığım o antidepresanlar beni daha da çökertiyor." Derin ve kesik bir nefes aldım. "Neredeyse bir buçuk sene oldu. Ben hâlâ bok gibi hissediyorum. "

"Kaçıyorsun çünkü." Bakışlarımı gözlerine çevirdim. Kaşlarım, uzun süre boyunca çatılı bir halde kalacak gibiydi.

"Anlamadım?" diye mırıldandım, başımın titremesine zar zor engel olup, ona ciddiyetle bakarken.

"Kaçtığından bahsediyorum," diye konuştu, net bir ifadeyle.

Küçük, güçsüz, ve de bir o kadar alaylı bir kahkaha attım. "Komik." diye mırıldandım başımı olumsuz anlamda sallayarak. "Saçmalık."

"Elena, gördüğün kabuslardan bahsetti dün akşam. Kabuslarının devam etmediği konusunda ısrarcıydın en son konuştuğumuzda." Bu sefer kaşları çatılan yalnızca ben değildim.

"Sen ve kuzenin oturup benden konuşacağıza başka şeylerle ilgilenin." dedim, sinir bozukluğuyla.

"Senin için endişeleniyor. Kötü bir niyeti yok."

PUSULAWhere stories live. Discover now