P-34"Avı Ayağımıza Getireceğiz!"

212 30 62
                                    

Merhabalar^^
Yukarıdaki müziği açmayı unutmayın.
Keyifli okumalar(':

Keyifli okumalar(':

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

34. Bölüm: Avı Ayağımıza Getireceğiz!

__
_

Uykum beni çoktandır terketmiş ve yerini bilmediğim kuytulara çekilmişti. Yaklaşık 20 dakikadır uyanıktım. Saat 08.00'i geçiyordu ve ben uyanmama rağmen, gözlerim hâlâ kapalı, yattığım yerde hareket dahi etmeden anın huzuru içinde kıpırdamaya bile korkarak öylece duruyordum. Kolları sanki bıraksa, kayıp gidecekmişim gibi sıkı sıkıya sarmalamıştı beni. Bir insan, bir insana ne kadar güçlü sarılabilirse o kadar güçlü sarılmıştı bana. Çünkü o da benim kadar iyi biliyordu kaybetmeyi. Benim gibi küçükken tanışmıştı kaybedişlerle.

Sevdiğimiz insanları kalbimizin bir köşesine koyarsak eğer, oradan çıktıkları an bıraktıkları yerin koca bir boşluk olup, kendinden bir şeyler koparabileceğini de biliyordu muhtemelen. Sevdiğimiz birini koyduğumuz kalbimiz, o boşluğa daha fazla dayanamayıp, vazgeçiyordu o boşluktan ve sonunda biraz daha küçülüyordu. Ama sevgisinden bir şey götürmüyordu bu. Kalp yine çok güzel seviyordu. Hatta daha yumuşak seviyordu. Daha kıymetli davranıyordu karşısındakine. Bakışları bile etkiliyordu kalp. Belki de kalbi sürekli boşluk olmuş olan insanların bedenini kalpleri yönetiyordu. Kalp küçülüyordu ama sevgisizliğinden değildi, yarım kalışlarındandı.

İkimizinde kalbinin tamamlanmaya hakkı yok muydu?

Yükselen telefon melodisiyle birlikte kapalı olan gözlerimi açmadan öylece beklemeye devam ettim çünkü çalan telefon benim değil, poyraz'ındı. Çalmayı bırakan telefon melodisi, yarım saniye sona tekrar odada duyulduğunda Poyraz kıpırdanmaya başlamıştı. En sonunda derin bir nefes aldığını işitmiştim. Kolları bedenimden yavaşça ayrılırken yataktan çıkmıştı ve telefon melodiside o an kesilmişti.

"Günaydın." Sesi, yeni uyanan birine göre fazla ayık çıkmıştı. "Evet... evet, durumu iyi. Bende seninle tanıştırmak istiyorum. Evet... tamam. Haberleşiriz. Sende." Ses kesildiğinde telefon görüşmesininde son bulduğunu anlamıştım. Takıldığım iki şey vardı. Birincisi kiminle konuştuğu ikincisi de kimi kiminle tanıştırmak istediği. Belki de küçük bit meraktı hissettiğim.

Gözlerimi araladığımda yatağın hemen kenarındaki tekli koltuğa oturmuştu. Gözlerimi açtığım an baktığım bir çift gözün onun gözlerinin olması o kadar garip bir duyguydu ki. Hiçbir yere değmeden gözlerimin gözlerini buluşu, yeryüzündeki yönümüzü bulmamızı sağlayan tüm haritalar hakaretti sanki. Hatta pusulama bile.

"Günaydın." diye konuştum tebessüm ederek. Günün en başında ilk ona, ' Günaydın' demekte bir o kadar güzeldi.

"Günaydın." diye tekrar etti beni. Hayatım boyunca hep net bir insan olmaya çalıştım ama araya bazı istisnaların girdiği de oldu. Ben net bir insan olmak istedikçe sanki hayat bunun zıttını yaşamamı istedi. Karşıma çıkan her ' Evet' kelimesi biraz da ' Hayır' demekti . Her şey birbirine o kadar zıt, o kadar karışıktı ki, bir saatten sona hayatımda eksik olan şeyin denge olduğunu düşünmeye başlamıştım.

PUSULAWhere stories live. Discover now