Hemen bölüme geçin. Altta açıklama yaptım, onu okumayı unutmayın lütfen.
Keyifli okumalar dilerim^^
13. bölüm: Sona bir Adım Kala.
Tüm duygularımı arabada bırakıp, Antalya'nın merkezinde bulunmasına rağmen genelde sakinliğini koruyan kafeye doğru adımladım. Uzay, duvarın kenarındaki bir masaya kurulmuştu ve dikkatle bilgisayarını inceliyordu. Masaya doğru yaklaşıp sandalyeyi çektim ve karşısına oturdum.
Gözleri hızla bana kaydığında, oturmadan evvel bilgisayarın ekranında Barbaros Soykan'ın fotoğrafını görmüştüm.
"Merhaba." diye konuştu, masanın üzerindeki kahvesinden birkaç yudum aldıktan hemen sonra. Ardından arkasına yaslanmış ve kollarını göğsünde bağlamıştı. "Sanırım gülümsemeyi unuttun? Evet evet," dedi, yerinde dikleşirsen. "Gülümsemeye gülümsemeye yüz ifaden böyle kalmış olmalı."
"Sen neden benim gülümsememle bu kadar ilgilendin?Yanlış meslek seçmiş olma ihtimalin? Bence psikolog olmalıymışmışsın. Psikoloğum gibi konuşuyorsun çünkü." dedim. Aklıma Wilson gelmişti.
"Yanlış meslek mi seçmişim?" diye sordu gülerek. Kaşları çatıldı. "Pekala." Bilgisayarına son bir kez daha göz attıktan sonra, bakışları tekrar beni buldu. "Senin için hazırladığım sürprizi gördükten sonra da böyle diyebilecek misin bakalım?"
"Ne sürprizi?" diye sordum kaşlarım çatılırken. Aynı zamanda kendime kahve sipariş etmiştim.
Hiçbir şey demeden bilgisayar ekranını bana doğru çevirdi. Ekranda tahmin ettiğim gibi Barbaros Soykan vardı. Ve tahmin ediyordum ki, sürpriz bu resim olamazdı. Bakışlarımı ekranın altındaki yazıya çevirdim. Bu, bir haber yazısıydı. Bir magazin dergisi değildi, ya da bir blogdan seçilmiş bir yazıda değildi. Bu, 09.21.2003 tarihinde, yani; anne ve babamın öldürüldüğü günün ertesi, bir gazeteci tarafından, Barbaros Soykan adına yazılan bir gazeteydi.
Tamami ile Barbaros Soykan'ın aleyhine yazılmış, ve o gün ile alakalı güçlü dellilere sahip bir haber yazısıydı. Bakışlarımı tekrar ve tekrardan, sayfanın altında yazılı olan tarihe çeviriyor, ve gözlerimin beni yanıltıyor olma ihtimalini en aza indirmeye çalışıyordum. Bu haber yazısı, Barbaros Soykan'ın sona yaklaştığının işaretiydi.
Oysaki yazı da neden tek bir kere bile, Efsun Aladağlı, ismi geçmemişti.
Ve beni gün içerisinde şaşırtan, her şeyden daha tuhaf, ya da başka bir deyişle çok enterasan bir şey oldu o an. Gözlerim haber yazsınız altına kaydı. Bir isim, ve bir soyisim.
Seda Yalçınkaya.
Zihnim bu ismi algılamaya çalıştı.
Seda Yalçınkaya. Seda Yalçınkaya. Seda Yalçınkaya.
YOU ARE READING
PUSULA
Mystery / Thriller"Herkesin bir hikâyesi vardır ve, bazen bu hikayenin ucundan tutmak, o hikâyeyi yaşamaktan daha zordur." __ "Sen hep, en etkilendiğim bir kitap satırı gibi olacaksın benim için. Bıkmadan defalarca okuduğum, aklımdan çıkmayacağını bildiğim halde ezbe...