P-10"Paramparça Oldum."

143 19 70
                                    

Keyifli okumalar dilerim^^

Indila- S.O.S

10

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

10. bölüm: Paramparça Oldum.

Kafamın içindeki düşünceler, yaklaşık bir buçuk seneden fazladır olduğu gibi, beni işlevsiz bırakmaya yemin etmişçesine dengemi bozmaya çalışıyordu. Ben ise, kulağımda yankılanan sözlerlerin ne ifade ettiğini anlamaya çalışıyordum.

Efsun Aladağlı'nın anne ve babamın ölümü ile kendi isteği doğrultusunda bir alakası olmaması, bende neden hiçbir şey ifade etmiyordu şu an, bunu bilmiyordum mesela. Üstelik kıyametimin koptuğu gün bu cümleyi duymayı o kadar çok istemiştim ki. Duyduklarımın beni yanıltmış olmasını ya da duyduklarımı hiç duymamış olmayı her şeyden çok istemiştim. Peki Ya şimdi neden hissizleşmiştim?

İlk zamanlarda Poyraz'ın aramıza koyduğu bu engeldi belki de ancak, sonrasında, şu anda bizim Poyraz'la aramızda çok daha önemli ve daha güncel sorunlarımız vardı. O artık beni sevmiyordu bekli ki ve ben ne hissettiğimi bilemiyordum. Duygularıma tercüman olamamak beni güçsüz kılar mıydı emin değildim zira kendimi artık bir çok duygudan arınmış hissederken düşündüğüm her şey bana bir o kadar tezattı.

Poyraz'ın beni bırakmış olması, sanırım hayatımın en buhranlı anlarından biri oluşu sebebiyle, beni fazlasıyla etkilemişti. Oysa ki kendimi karşımdaki insanın asla gitmeyeceğine odaklamış olmak benim suçumdu. Birini kaybetmekten korkarak sevmekte aynı şekilde. Bizi sanki, kader, çocukluğumuzdan beri bir araya getirmeye çalışmıştı. Poyraz ile karşı karşıya geldiğimiz o salonda, Barbaros'un salonundan beri, bizi bir araya getirmek için türlü oyunlar oynarken, biz ise birbirimizden habersiz farklı hayatlardan geçmiştik. Acılarımızı iyileştirmek için birbirimizin karşısına çıkmamış olsakta, birbirimizi çok sevmiştik. Zira ben çok sevmiştim. O kadar çok sevmiştim ki, belki de her şey sevmek yüzünden olmuştu. Birbirimizin yaralarını sarmaya olan inancımızda buradan geliyordu. Poyraz gelmişti ve benim kanayan yerime elini bastırmıştı. Ve ben iyileştim sanmıştım. Ama sonra Poyraz elini çekip, hayatımdan çıktığında olan olmuştu. Üstelik gidişi bu yüzden buhranlıydı. Artık daha acılıyken her şey, onun gidişi, elini kalbimden çekişi, yaramın daha büyük bir acı vermesine sebebiyet vermişti.

Atlatıyordum. Her şeye rağmen. Çünkü ben kimsenin sevgisine muhtaç yaşanmaması gerektiğini deneyimlenmiştim. O kadar alışmıştım ki zamanla yalnızlığa, bir saatten sonra kimsenin gelmeyeceğini ve kendimi yine kendim kaldıracağımı bildiğimden, beklemeye bile müsaade etmemiştim.

Poyraz'ın beni sevmediğine de elbet bir gün alışacaktım. Artık onun için herkes gibi olduğuma alışmaya çalıştığım gibi. İlk karşılaşmamızı böyle beklememiştim. Bir yerden çıkıpta bana Merhaba diyebileceğini hiç hâyâl etmemiştim. Buna kıyasla ben, birbirimizi bir buçuk senenin ardından ilk gördüğümüzde, birbirimizi aslından ne kadar sevdiğimizi tekrar hatırlamayı düşlemiştim. Gözden uzak olan gönülden de uzak olur sanmıştım. Belki de Poyraz'ın aramıza koyduğu mesafeydi beni ona hesap sormaya iten. Hâyâl ettiğim gibi olmayışı onun suçu değildi. Tahmin ettiğimin aksine belki de en başında karşısına çıkışıma ve annesinin belki de gerçekten ailemin ölümüyle bir bağlantısı oluşuna inanmak istemiyordu. Beni hiç tanımamış olmayı diliyor, ve de annesinin masumluğunun yitip gitmesine gönlü el vermiyordu.

PUSULAWhere stories live. Discover now