P-38"Antalya'ya Ait Hissettiren Kadın."

227 25 44
                                    

Merhabalarrrr^^
Siz hemen bölüme geçin.
Bölüm sonunda görüşmek üzere(:'

Bölüm sonunda görüşmek üzere(:'

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


38. Bölüm: Antalya'ya Ait Hissettiren Kadın.

__
_

Yağmurun sesi, saatin tik tak seslerine karışmıştı. Saat yedi buçuğa geliyordu. Camekandan süzülen yağmur damlalarından çektiğim bakışlarımı Poyraz'a çevirdim. Ne zaman uyandığımı bilmiyordum ama Poyraz'ın yaklaşık yarım saat önce uyandığı aşikardı. Nefes alış verişleri yaklaşık yarım saattir düzensiz bir hal almıştı çünkü.

Kollarının arasında olmak, ve bu anda uyumak, an'a yaptığım en büyük saygısızlık olurdu muhtemelen. Elimi yavaşça sakallarına ulaştığında, önce gözlerinde, sonra yanaklarında, en son dudaklarında durmuştu.

O kadar eşsiz bir insandı ki, sanki yaşadıkları yüz ifadesine yansıyordu. Çocukluğunu görüyordum onda. Şu anda üstelik! Sanki annesini kaybedişine, babasına kızgınlığındaydı kaşlarını çatışı. Gülerken parlayan gözlerindeydi annesine hayran o küçük çocuk.

Elimi dudaklarına bastırıp öptüğünde gözleri yavaş yavaş açılmıştı. Yüzünde mahmur bir ifade vardı. Onu ilk uyurken görüşüm değildi. Başımı yasladığım göğsünden zar zor ayrılmış, geniş koltuğun içinde bağdaş kurmuştum.

"Uyuyamadın mı?" diye sordu yumuşacık bir ses tonuyla.

"Uyudum, uyandım. An'ı yaşamak istedim." diye mırıldandım sessizce.

Eli şakağımın üzerindeki sargı bezinin üzerine kaydığında garip ifadeye bürünmüştü yüzü. Küfreder gibi bakıyordu sanki yaşadıklarıma. Her bakışında bir anlam gizliydi. Ona dün gelen o mesajdan bahsedip bahsetmemekte kararsız kalmıştım. Ama söylemeliydim. Beraber bir adım atmıştık ve ondan bir şeyler saklamam haksızlıktı.

"Üşümüşsün. Neden çıktın kollarımın arasından?" diye sordu gözleri gözlerimle buluştuğunda.

O kadar gergindim ki, verecek bir cevap bile bulamıyordum. Sadece gözlerine bakıyordum. Konuşamıyordum bile. O telefonun çantamda olduğunu bildikçe kendimi yenilmiş hissediyordum.

"Ben... bilmiyorum." Sesim fısıltı gibi çıkarken ellerim iki yana açılmıştı. Beni kendine doğru çektiğinde, gergin olduğumu anlamış gibi, yavaşça saçlarımı okşamaya başladı.

"Ben hep üşürdüm. Herhangi bir mevsim farketmeksizin. Ellerim üşürdü, yanaklarım üşürdü. O yangın gününden sonra hep üşüdüm. Hep hasta olurdum. Üzerime kalın kalın hırkalar giydirirdi babaannem ama hiçbiri fayda etmezdi." Sesim o kadar kısık çıkmıştı ki, tekrar uyuyacaktım gerginlikten.

"Tamam," diye konuştu sessizce. "Buradasın şimdi. Kollarımın arasında üşüyemezsin ki. İzin vermem!" Ses tonunda garip ifade vardı.

"Sadece kollarının arasında mı üşüyemem Poyraz? Çıkacağım mesela bu kapıdan, apartmandan çıkana kadar tekrar üşüyeceğim. Ben artık üşümek istemiyorum." dedim hüzünle.

PUSULAWhere stories live. Discover now