P-51"Çok Sev."

151 20 58
                                    

Keyifli okumalar dilerim^^

Keyifli okumalar dilerim^^

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

51. Bölüm: Çok sev.

Ellerimin, amaçsızca telefonumun ekranına, ya da gözlerimin kolumdaki saate kaydığı dakikalarda, gerginlikle arabanın ulaşmamız gereken sergi salonuna varmasını bekliyordum. Sabah Poyraz'la yan yana bir sabaha uyanmak ne kadar mükemmelse, şu an içinde bulunduğum durum o kadar sıkıntılıydı. Sabah uyandığımda birazda olsa kendine gelmiş olması içimi rahatlatsada, tam dinlemeden ayaklanması tedirgin olmama sebep olmuştu. Bundan ötürü, bugün giyeceği kıyafetleri onun için ben seçmiş, ve kalın giyinmesinin üzerinde durmuştum.

Dün gece geç uyuduğumuz için sabah zar zor kalmıştık. Saat 11'00'i geçiyordu ve evden nasıl çıktığımız hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. Çabucak kahvaltı yapmış, ve şirketin önünde yollarımız ayrılmıştı. Tüm bu olanların içinde güzel olan tek şey, sanırım dedem ve babannemin evde olmayışlarıydı. Sabah telefonu elime aldığımda babaannemden iki çağrı olmak üzere bir mesajla karşılaşmıştım. Dedem ve babaannem ortak arkadaşlarıyla bir araya gelip bir iki günlüğüne kısa bir kış tatiline çıkmaya karar vermişler. Babaannem akşam beni aradığında ulaşamayınca Oğuz'u aramış ve sabah Oğuz'un bana ulaşmasıyla Oğuz'dan büyük bir azar yemiştim. Ama her şeye rağmen babaannem ve dedeme haber vermediğimin aklımdan çıkması, aklımı bir türlü toplayamamamdan kaynaklanıyordu. Bu sebeple, Oğuz'dan yediğim azar, babaannem ve dedem eğer dün evde olsalardı, onlardan işiteceğim laflardan çok daha ağır olmazdı hiç şüphesiz.

Şirkete gittiğimde beni şaşırtan bir diğer şey ise Yalın'ı şirkette göremeyişimdi. Uzadıkça uzayan iş gününden sonra Poyraz beni almıştı ve evime bırakmıştı. Hatta ben giyinirken beni salonda beklemiş ve de yanıma gerekli eşyalarımı almam konusunda ısrar etmişti. Dedem ve babaannem evde olmadıkları için, tek başıma orada kalamayacağım hakkında uzun uzun konuşmuştu.

Yeşil sırt çantama attığım bir diğer şey ise, pusula'mdı. Her şeye rağmen bu kadar süre ayrı kalmak, istediğim bir durum değildi.

"Kar durmayacak gibi." diye mırıldandım, bakışlarımı cama çevirdiğimde. Araba, ihtişamlı bir yapıtın önünde durmuştu. Çember şeklinde, beyaz rengin hakim olduğu, ve sık kolonların arasından süzülen sarı ışık, gecenin karanlığında mükemmel görünüyordu.

"Uzun süredir bu kadar yağdığına şahit olmamıştım." dedi. Bakışları, benim gibi, karşıdaki yapıttaydı. Şu an için konumuz kesinlikle hava durumu değildi ama konuya buradan girmenin, gerginliğimizi alacağını düşünmüştüm bir an için.

Bakışları gözlerimi bulduğunda " Hazır mısın?" diye sordu. Buradan bir şey çıkacağına emin oluşu, heyecanlanmama sebep olmuştu.

"Evet." dedim, her ne kadar hazır olmasamda.

Beraber arabadan indiğimizde, araba bir vale tarafından gözden kaybolurken, biz de, Poyraz'la, el ele, içeriye girmiştik. Üzerimizdeki kabanlar, vale tarafından alınırken, üzerimdeki siyah, hafif yırtmaç detaylı, dizlerimin biraz altın bulunan elbisemle hoş görünüyordum. Ayağıma giydiğim topuklu ayakkabılarım her ne kadar rahatsız olmama sebebiyet versede, bu gece buna katlanmak zorunda olduğumu en az yüzüncü kez hatırlattım kendime.

PUSULAWhere stories live. Discover now