P-36"Hep Gel."

239 30 93
                                    

Merhabalarrr^^
Siz hemen bölüme geçin. Yorumlarınızı eksik etmez ve yukarıdaki şarkıyı açarsanız çok sevinirim.
Keyifli okumalar.

__
_

___

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

36. Bölüm: Hep gel.
__
_

Küçükken, hiçbir zaman çok soru soran bir çocuk olmadım. Hayatım boyunca merak ettiğim her şeyi yaşayarak öğreneceğime inandırdım kendimi. Anne ve babamla ayrıldığımızda bile, ayrılıkların elbet bir gün son bulacağına inanırdım kendimce. Ama öyle olmadı. Bazı ayrılıklar kalıcıydı ve ben bunu da yaşayarak öğrenmiştim. Yıllar geçtikçe değil de, sorularıma cevaplar buldukça büyüdüğünü hissetmiştim. Okuduğum bütün kitaplarda, birbirini seven o aşık karakterlerin, nasıl bu kadar aşık olabileceklerini düşünüp durdum. O kadar çılgınca bir duygu olduğuna inandırdım ki kendimi, değişik tasvirler bulmaya çalışırdım.

İki kişi severdi... düşerdi belki, aşkta buydu bence. Ama beraber düşmek. Hatta düştüğün yerden beraber kalkmak. Gülümserken onun gülümsemesinde takılmak, dünyada ki tüm gülüşleri unutmaktı. Düşerken tutunmayı unutmak, hatta üşürken kısa kollu gezmek kadar delicesine yaşanan bir duyguydu.

İnsan mantığıyla mı severdi bilmiyordum. Aşk mantıkla mı olunurdu, ondan da bihaberdim. Belki de bu kavramlar özel ders alınarak öğretilmesi gereken bir konuydu. Üzerine araştırmaların yapılması, makalelerin yazılması gereken bir duyguydu. Ama bildiğim tek şey, ona karşı olan duygularıma yabancı olduğumdu. Yabancı. Duygularım o kadar tedirgin, hata yapmaya o kadar meyilli ki. Onun yanındayken tüm bu yabancı duyguları bir tarafa bırakıp, o gerçek duyguların nasıl gün yüzüne çıktığına bende hayret ediyordum. Ama oluyordu işte.

Dün gece her şey o kadar yavaş ve bir o kadar hızlı geçmişti ki, zamanın nasıl geçtiğini bile anlayamamıştım. Eve geçtiğimde babaannemlerin henüz evde olmayışı benim için büyük bir şanstı çünkü şakağımdaki sargı bezini henüz ne şekilde açıklayacağımı bilemiyordum. Poyraz beni eve bıraktığında bile o kadar sessizdik ki, sanki konuşursak tüm büyü bozulacakmışçasına susmuştuk.

Tüm gece boyunca düşünmüştüm. Her şeyi! Hani, bazı insanlar bazı insanlara farklı mevsimleri yaşatabiliyor demiştim ya, haklıydım. Ama tek bir farkla. Bazı insanlarla her mevsimin güzelliğine varılabileceğine inanıyordum. Neredeyse kış mevsimine girecektik ve ben onun yanındayken kendimi ilkbahar'ın herhangi bir mevsimini yaşıyormuş gibi hissediyordum.

"Sizin küçük kızınız büyüdü. Aşık oldu." diye mırıldanmıştım, yanağımdan süzülen yaşlarla. Eve girer girmez odama çıkmıştım ve, loş ışık altında, yatağımın başlığına yaslanmış vaziyette, elimdeki fotoğraflarla belli belirsiz konuşmuştum.

Sabahın erken saatleriydi ve beni kesinlikle uyku tutmamıştı. Hava bugün soğuk olmasına rağmen gökyüzü gri bulutları kendine misafir olarak kabul etmemişti anlaşılan. Günün doğuşunu izlemeye son verip düşüncelerimi şimdilik rafa kaldırmak istercesine  dolabıma yöneldim. Siyah, dizlerime kadar uzanan bir etek ve üzerime ise bej rengi triko kazağımı geçirdim. Saçlarımı farklı olarak küçük bir örgü yaparak bir tarafını serbest bıraktım. Yüzüme şeftali tonlarında hafif bit makyaj yapıp, ayağı kalktım. Siyah kabanımı giyinip ayni zamanda bej rengi olan küçük çantamı omzuma aldığımda kendime aynadan baktım.

PUSULAWhere stories live. Discover now