P-53"Pusula." (FİNAL)

234 20 107
                                    

Sonda uzun bir açıklama yapacağım.
Bu bölüme özel, yorumsuz paragraf kalmasın.
Bölümü okurken yukarıdaki şarkıyı dinleyebilirsiniz.
Şimdi hepinize keyifli okumalar^^

Şimdi hepinize keyifli okumalar^^

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

53. Bölüm: Pusula.

Bindiğim taksi, karanlık ve bir o kadar sisli gecede, anayoldan uzaklaşmış, tenha bir alanda durmuştu. Çantamdan çıkardığım cüzdanda, elime geçen bir avuç parayı öylece taksiciye verip arabadan indiğimde, yeniden karın hafiften yağmaya başladığını farketmiştim.

"Kızım buralar pek tenha. Taksi falan da geçmez. İstersen bekleyeyim." Yaklaşık ellili yaşlardaki şoförün, camını açıp etrafı süzmesiyle bakışları tekrar beni buldu.

"Yok, teşekkür ederim. İyi akşamlar." Hızlıca arkamı döndüğümde, taksinin sesi, adımlarımın hızını arttırmamla uzaklaşıyordu.

Karşımdaki, oldukça geniş deponun kapısında durduğumda, ifadesiz gözlerle etrafıma bakıyordum. Öne doğru bir adım attığımda, aniden açılan kepenklerle birlikte refleksif bir şekilde geriye doğru bir adım attım. Kapı, sonuna kadar açıldığında, deponun dışında farkettiğim iki tane, takım elbiseli adımı farketmiştim.

"Kimsiniz siz!" diye bağırdım titreyen sesimle. İki yanıma geçip kolumdan tutarak içeriye doğru ilerlediklerinde hızla kollarımı onlardan kurtarmaya çalışıyordu.

"Bırakın beni! Dokunmayın!" Düz bir şekilde ileriye bakan bu iki şahıs, robot izlenimi vermişlerdi.

"Sağır mısınız?! Dokunmayın dedim size!" Öyle güçlü bağırmıştım ki, sağ tarafımdaki adamın yüzü buruşmuştu ve solumdaki adamın kulakları sağır değilse bile, bağırmamla birlikte sağır olmuştu muhtemelen.

Depoya girdiğimizde, ortada bulunan sandalyeye oturmak durumunda kalmıştım ve, az evvel kulaklarının sağır olduğuna emin olduğum adam, sandalyenin arkasındaki halatla ayaklarımı bağlamaya başlamıştı.

"Ya siz gerizekalı mısınız?! Ben buraya kendim geldim! Allahım ya!" Hızlı nefesler alıp verirken az önce girdiğimiz kapının gürültü ile kapanmasıyla beraber, direnmeyi bırakmıştım.

"Son kez soruyorum! Kimsiniz ve benden ne istiyorsunuz!" Direnmeyi bırakmam, bağırmayı bırakacağım anlamına gelmiyordu. Aklım Poyraz'daydı. İyi olduğundan emin olmam lazımdı.

"Hoş geldiniz Doğa Hanım!" Arkamdan gelen tanıdık ses ile şaşkınca kaşlarımı çattım. Ayak sesi, yavaş yavaş daha da yaklaşırken, sesin sahibinin tam önümde durması ile ne diyeceğimi bilemez bir ifade ile karşımdaki adama bakıyordum.

Barbaros Soykan.

"Sen..." diye bir fısıltı çıktı dudaklarımdan. "Sergi alanı..." durdum. "Barbaros Soykan...." Herhangi bir cümle kurabilecek halde değildim.

PUSULAWhere stories live. Discover now