Yukarıdaki fotoğraf, RojinDayan3 okurumdan geldi. Doğa ve Poyraz'ı çok güzel yansıtmamış mı sizce de?
Neyse, siz bölüme geçin. Yorum yapmayı da unutmayın bu arada.
Keyifli okumalar dilerim^^
Nilipek- Havada Bir Hinlik Var
17. Bölüm: Fırtına Öncesi Sessizlik.
Kürkçü dükkanım mı olmuştu bilinmez, kendimi, yine ve yeniden biyolojik babamın evinde bulmuştum. Büyük salona girdiğimde, sesler, kulağıma yeni yeni ulaşıyordu.
"Evine mi bıraktınız? Tamam, ayrılmayın bir yere ben geliyorum." Kısa bir es verdi. "Nasıl yok?!"
Öfkeli bakışları, salonun girişindeki beni bulduğunda, derin bir nefes aldı ve telefonu koltuğun üzerine fırlattı. "Oyun oynamayı severim. Al sana, bilmediğin bir özelliğim." Rahat bir ifadeyle önünden geçip koltuğa oturdum.
"Onu gayet iyi anladım zaten." dedi, yorgun bir ifadeyle başını olumlu anlamda sallayarak.
"Neden bu kadar öfkelisin?" diye sordum, sebebini bilmeme rağmen.
"Adamları atlatıp, tek başına gelmişsin tüm yolu." dedi, sakin kalamaya çalışarak.
"Eee?" diye sordum. "Ne olmuş?" Hevesle yerimde doğruldum. "Ama biliyor musun? Alınmasınlar ama adamların biraz gerizekalı." Kaşlarımı kalkarken alayla gülümsedim. "Akılları havada biraz. E tabii, sesin bunca yıl, neden bir yol kat edemediğini anlamak zor değil."
"Neden gittin?" diye sordu, merakla.
"Neden bu kadar öfkelisin?" diye sordum yeniden. "Gerçek sebebini söylesene." Kesik bir nefes aldım. "Bu arada bir haber var mı?" diye sordum, sorusuna soruyla karşılık vermeyi umursamadan.
"Var." dedi, garip bir ifadeyle. Oturduğum koltuğun önündeki sehpanın ucuna oturdu yavaşça. Ellerini birleştirmiş, bakışları nerede duracağını karar vermez bir şekildeydi. Gözlerini gözlerimi çevirdiğinde kesik bir nefes aldı. Dışarıda hâlâ yağmur yağıyordu ve, yağmur kokusunun, bana, onu hatırlatması, bir an için, burnumun sızlamasına sebep oldu.
"Dinliyorum." dedim, konuşması için onu teşvik edercesine. Ne anlatacağını biliyor olmak, gergin havayı üstümden atmamı sağlamıştı.
"Efsun Aladağlı..." diye konuştu, ancak devam edemedi.
"Efsun Aladağlı?" dedim alayla. "Hah, hatırladım. Kendisi, yanlış hatırlamıyorsam, Poyraz Aladağlı'nın, katil olan annesiydi, öyle değil mi?" küçük bir kahkaha attım alayla. Ve konuşurken, bilhassa, katil kelimesine vurgu yapmıştım.
"Biliyorsun." dedi, şaşkınlıkla.
"Biliyorum." dedim, başımı olumlu anlamda sallayarak.
"Barbaros Soykan, bir nevi Efsun Aladağlı'nın da katili şu anda gözümde." Oldukça şakın ve karmakarışık görünüyordu.
YOU ARE READING
PUSULA
Mystery / Thriller"Herkesin bir hikâyesi vardır ve, bazen bu hikayenin ucundan tutmak, o hikâyeyi yaşamaktan daha zordur." __ "Sen hep, en etkilendiğim bir kitap satırı gibi olacaksın benim için. Bıkmadan defalarca okuduğum, aklımdan çıkmayacağını bildiğim halde ezbe...