Bölüm 69 - Bir Sevmek

1.5K 150 24
                                    

Selamlaaarr... Ben deniz geldim efendim... Sizlere şimdiden güzel güzel satırlar arasında kaybolmalar diliyorum. Ben elbet yazmaya devam ediyorum ancak varsa biz şunları da özledik, bak bu noktayı unuttun diyeceğiniz birşey mutlaka bana da haber verin.

----------------------------

'Dikkatimi dağıtan ışık değil sensin.' Yandan bir bakış atarak tek kaşını kaldırdığında Melikşah'ın kendine dönmesi bir olmuştu. Adam sanki aklına bir türlü gelmeyen şeyi fark etmişçesine gözlerini büyüttüğünde Erva yavaşça yaklaşıp dudaklarının üzerini kapattığında hala şaşkın haline de gülümsemekten alı koyamıyordu kendini.

'Sikeyim böyle işi.' Duraksayarak etrafa baktığında derin bir nefes alıp elindeki kalemi ortaya sallayarak açmıştı bu kez ağzını Melikşah.

'Az önceye kadar imza yetkisinin bende kalacağından o kadar emindim ki. Ben seninle nasıl yarışacağım ya.' Bayağı bayağı isyan eder halde elindeki siyah dolma kalemi masaya fırlattığında, sanki Erva'nın kendi ile de diğer kardeşleri ile de mücadeleye gireceğini yeni fark ediyor ve bu durumun haksız bir rekabet olduğunu düşünür gibi davranıyordu.

'Ne oldu?' Erva anlamıyormuş gibi mırıldansa da Melikşah bu kez de oturduğu koltuktan kalkıp boş alanda üç adım atarak tekrar döndü Erva'nın bahar bahçe gözlerine. Karısının gözleri hep bahar bahçe görünüyordu kendine ama şu an daha çok cellat gibi bakıyordu.

'Sen benim zaafımsın. İstediğin dakika hiç edersin çabamı.'

'E ne var bunda, sen ve Timuçin'de benim zaafımsınız.' Kadın omuz silktiğinde Melikşah masaya avuçlarını yaslayarak kadına yaklaşıp ciddi misin dercesine baktı.

'Senin benim zaafım olmanla aynı şey olmadığını o kadar iyi biliyorsun ki... Lanet olsun, itiraz etmeliydim. Babam kararını açıklarken çok normal karşıladım ama o zaman hiç aklıma gelmedi.' Masadan ellerini çekerek karısını tekrar süzdüğünde Erva kalemi dişlerinin arasında sıkıştırarak bakmaya devam etti. Ne anlatmaya çalıştığını çok iyi biliyordu ama anlamamış gibi yapması sanırım en doğrusu olurdu şu an için, çünkü karşısında Melikşah Selçuklu değil aklı ile hisleri arasında sıkışıp kalacak kocası vardı.

'Bak işte, bak işte.' Eliyle dişleri arasına aldığı kalemi işaret ettikten sonra sıkkınca nefesini bırakıp toplantı odasından dışarı atmıştı kendini Melikşah. Ardından gülerek kendini izleyen karısının farkında olmadığı gibi yanından geçen kardeşinin de şaşkın şaşkın kendine bakmasını görmemişti. Mihrimah kaşlarını havalandırıp toplantı odasına başını uzattığında ne oldu dercesine Erva'ya karşı başını sağa sola salladıktan sonra göz kırptı.

'Karısı ile çalışacağını anladı.' Erva Mihrimah'a yanıt verdiği gibi ortadaki dağınıklığı toparlayıp kolları arasına aldığında kadının da hala gülerek abisini izlediğini fark etmişti.

'Desene mağlubiyetini erken kabullendi ondan bu sinir diye.' Mihrimah yorumunu eksik etmediğinde yanlarına gelen Yekta'da kaşlarını havalandırmıştı.

'Kim neyi kaybetti?'

'Hiç...' iki kadında aynı anda konuşup omuz silktiğinde Yekta ne olduğunu anlamasa da fazla önemsemeden yengesinin kollarındaki dosyaları almıştı bile.

'Saat kaç oldu, hadi çıkalım artık.' Mırıldanıp yavaş yavaş ilerlemeye başladığında Erva olayı anlamış Mihrimah'a göz kırpıp adımlarını Melikşah'ın odasına doğru ilerletmişti. Ne kadar gıcık olmuş olsa da Melikşah'ın az önceki çocuklaşan haliyle biraz daha uğraşmak istiyordu.

Kalbi KorWhere stories live. Discover now