Bölüm 48 - Bir Hareketli Gün

4.6K 259 19
                                    

Geç kaldım biliyorum... Hatta düngece bölüm yayınlarken uykusuzluktan daha önce paylaştığım bölümü paylaşmışım tekrar onun için de kusura bakmayın.

Hepiniz cansınız.
Iyi okumalar...

Derin bir nefes alıp tekrar denese de bir sonuç alamamış olmanın azizliğiyle elbiseyi çıkarmaya karar vermişti ki vurulan kapıyla çok şükür çekmeyi ihmal etmedi, tabi biraz kısa süren bir şükür olmuştu. Fermuarını çekecek birini beklerken hiç olmadık şekilde içeri dalan ve ağzını elini bastırarak sıkı sıkıya örten adam diline asma kilit takılmışçasına korkuttu kadını.

'Kadınım...'

Kesilmek için an kollayan nefesine rağmen eli karnına ulaştığında gözlerinin içine içine bakan adamla sertçe yutkundu Erva. Eğer ters bir hareket yapmayacağını düşünse anında basardı çığlığı ağzını örten eli çekip veya iter ve koşarak kaçardı ama olduğu ortam pek müsaade etmiyordu buna. Bedeni neredeyse titreyecek hale gelmişti ki karnına kendinden başka parmaklar temas ettiğinde korkuyla sırtını kabinin duvarına iyice yapıştırdı.

'Şşşşttt... Sevgilinden korkmana gerek yok karıcım.' Duyduğu cümleye içten içe sıraladığı küfürleri zaten aklında tutamıyordu ama Cihangir'in gözlerindeki şeytani hal tümden korkuya itiyordu bedenini. Hatta o kadar ki kör bir kuyuya atıyordu ruhunu. Oysa bağırsa kaç adım ötede olacaktı ki Benan sultan veya kızlar. Hoş ne fark edecekti, mağaza müziği duymalarına muhtemelen izin bile vermeyecekti.

'Seni o çapsıza yar eder miyim sandın? Tamam bu ufaklığa biraz sinirlendim ama... Sonuçta senin kanın da var damarlarında, seni sevdiğim gibi onu da severim.' Tiksinircesine yüzüne baktığı bedenin parmakları karnında hareket etmeye başlayınca az önceden beri kilitlenmiş yanında duran eli hızlıca karnındaki teması savurmuştu.

'Hep nazlı, mızmız, şımarık ve ağlak bir kız çocuğu oldun... Yazık, oysa ben sana zarar vermeden bu işi halletmeyi istiyorum. Sen ve bebeğimiz etkilenmeden.' Cihangir bağırmayacağına emin olmuş olacak ki kapadığı ağızdan elini çektiğinde Erva köşeye doğru çekilip daha çok uzaklaşmıştı karşısındaki manyaktan.

'Kafayı yemişsin sen, benim ve Melikşah'ın bebeği o. Ruh hastası.' Söyledikleriyle bu kez arka arkaya cık cıklamalarla karşılık aldığında yüzüne uzanan parmakları yine elinin tersiyle iterek savurdu. Korkuyordu, hatta ağlayacak kadar korkuyordu ama öyle pes edip kendine dokunmasına izin verecek değildi. Yüreğine, ruhuna bir adamı kazımıştı ve karşısındaki manyağa papuç bırakmayacaktı.

'Poz kestiğimi sanmıyorsun değil mi? Çünkü bu tavrına devam edersen o veledi nasıl senden koparacağıma bilincin açık şahit olursun.' Bakışları karnını işaret ederken Erva'nın boğazındaki düğüm gittikçe çekilmez bir hal almaya başladı. Birisi artık merak edip gelmeliydi, ne yaptın bu kadar saat diye homurdanmaları bile neşesini yerine getirirdi Erva'nın.

'Uzak dur ailemden. Bizden uzak dur.' Elinden gelen çabayı gösterip net bir tavırla konuştuğunda kendine iyice yaklaşmaya başlayan beden vücudunun korkuyla titremesine neden oldu ki çok geçmeden yüzünün iğrenerek buruşmasını sağlayacak hareketi yapıp boynuna dudaklarını yaklaştırmıştı Cihangir.

'Bı-bırak beni.' Engel olamadığı titreyen sesi fısıltı gibi çıktığında boynundaki dudak tekrar hareket etmişti.

'Sen benimsin.'

Kalbi KorDonde viven las historias. Descúbrelo ahora