Bölüm 33 - Bir Tükenme

5.4K 281 16
                                    

Alnı iman tahtasına yaslanıp aldığı sık nefeslerle sırt kaslarının hızlı hareketleri aslında bir erkeğin ne kadar savunmasız kalabileceğini de Erva'ya gösteriyordu. Melikşah'ın her tükenişinde, daha doğrusu yeniden doğuşunda soluklanması bittikten sonra karnını defalarca öpüyor olması erkek adam denilen varlığın aslında merhamette ne kadar zirveye ulaşabileceğini açıkça işaret ediyordu. Her bitişte bakışlarını bir kez bile olsa kadında gezdirerek iyi olup olmadığını kontrol etmesi bile adam denmesi için güçten kuvvetten çok, düşünceli olmak gerektiğini anlatır gibiydi kadına göre. Çünkü adam sıktığı her yeri dinlenirken okşayıp acısını dindirmeyi biliyordu, çünkü adam hayvani duygularını saklamak yerine onu yaşadıktan sonra nasıl telafi edileceğini düşünüyor ve uyguluyordu.

Sabahta beri koşuşturmanın yanı sıra araya giren toplantıya, bir de ucu ucuna sıkıştırılan öğle yemeğine nasıl küfür etse bir türlü karar veremedi Melikşah. Derin bir nefes alarak sonunda boş anı yakaladım sevinciyle telefonu eline aldığında ne kadar sevse de şuan elin memleketi işte diyeceği terasa adım atıp usulca Toronto'yu süzmesiyle çaldığını belli eden sinyal sesiyle derin bir nefes aldı.

'Hayatım...' bu kadar bağlandığını buraya geldiği ana dek fark etmediği kadının sesiyle derince soluklandığında gülümsemesi de kendini göstermeye başlamıştı.

'Seni hakkıyla özlemeyi başarabiliyormuşum.'

'Bende seni özledim. Ne zaman dönüyorsun? Buse bir toplantı yüzünden uzadığını anlatmıştı, tekrar uzadığını haber vermek için mi aradın yoksa?'

'Asistanımla, karım iş birliği yapıyorlar demek... Hayır güzelim, birazdan bineceğim, diğer gün Hollanda'dayım, salı sabah yanındayım işte.'

'Kaçta havaalanına inmiş olursun?'

'Sabaha karşı ineceğim ama sen uykunu yarıda bölmüyorsun ve aklından havaalanına gelmeyi geçirmiyorsun. Anlaştık değil mi?'

'Gıcıksın.' Bir an aklında planladığı olay hengamesinin suya düştüğünü fark edince omuzlarını düşürse de artık Melikşah'ın bazı sınırlarının olduğunun farkındaydı. En temel sınırı ise sevdiği insanların kendilerinden feragat etmesini sevmiyordu. Uykularının yarım yamalak olmasına, fazla çalışmalarına şiddetle karşıydı. Başka bir sınırı ise ne kadar modern bir tutuma sahip gibi görünse de kimseyi paylaşmak istemiyordu ve bu bazen adamın küçük bir çocuk gibi anlık sinirlerinin zıplamasına neden olabiliyordu. Ne kadar saklamaya çalışsa da Melikşah kıskanç bir adamdı, hem de fazlasıyla.

'Sevgilim, zümreyle toplantı var, kapatmam gerekiyor.'

'Büyükbabam sonuna kadar haklı, karı koca işkoliğiz. İyi ki varsın güzelim. Kolay gelsin.'

'Sende iyi ki varsın ve şimdiden iyi yolculuklar.' Konuşmaları sonlandığında Melikşah tişörtün üzerine ceketini giymiş ve hazır olan çantasını alarak odadan çıkmıştı. Bu kadar uzun süreceğini tahmin dahi etmemişti oysa ki. Şimdi bakıyordu da gelirken sadece iki gün diye yola çıkmış ve mecburiyetler yüzünden beş gündür çakılı kalmıştı. Üstelik yol ve jetlag meselesi de cabasıydı.

Uzun zamandır bu iş seyahatlerine kendi gidip geliyor olsa da bazen şirketteki yoğun günlerin ardından kendini uçakta bulduğu için bitkin bir durumda olabiliyordu. Ama şuan için bu uzayan zamanın tek artısı yol yorgunluğunun atılmış olması olabilirdi. Ki zaten yedi, yirmi dört toplantı yapmamıştı burada. Kendine de dinlenecek bol bol vakit ayırabilmişti.

Kalbi KorWhere stories live. Discover now