Bölüm 60 - Bir Evlilik Yıldönümü

3.1K 215 10
                                    


Bakışları bir an takvim aradığında Melikşah'ın bir kural olarak odaya telefon haricinde tarih veya saat içeren bir obje yerleştirmediğini hatırladı. Başta bu takıntısına anlam veremeyerek sorduğunda ise aldığı cevap yüzündeki bir gülümsemeyi kenara bırakıp yüreğinin gülümsemesini sağlamıştı. 'Ben bu odaya senin ve oğlumun varlığıyla giriyorum. O andan sonra ne tarihin önemi kalır ne zamanın...' hızlıca oğlunu da hazırladığında ufaklığı kucağına alarak kapıya yönelmişti ki hemen kapı arkasına yapışmış kağıdı buldu gözleri. Kapıdan koparıp parmakları arasına aldığında bu kez arka yüzüne yazılmış kelimeleri buldu gözleri.

"Sizi bekliyorum. Kış bahçesinde." Adımları ilk önce koridoru ardından merdivenleri bulduğunda ince koridorda ilerleyerek tümü ile kapısı açılmış kış bahçesine ulaşmıştı. İçerideki karanlığa rağmen etrafı aydınlatan ufak fenerler Melikşah'ın yüzüne gölge düşürmüş, elindeki kadehle dışarıdaki yeşili izleyen halindeki düşünceli tavrı da kendine göstermişti bire bir.

'Ömrüme ömür katan adamsın sen.' Birkaç saniye izlese bile daha fazla sabır diyemeden mırıldandığında Melikşah hızlıca kadehi bırakıp ayaklandı oturduğu koltuktan. Gözleri kadının gözlerini bulduğunda yüzünde istemsizce bir tebessüm olmuştu.

'Bir yıldır karımsın, bir yıldır kadınımsın, bir ömür başımın tacı olmaya tekrar hoş geldin.' Erva dolan gözleriyle beraber alt dudağını ısırdığında derin bir nefes almayı da ihmal etmemişti. Oğlunu tek eliyle göğsüne bastırıp diğer elinin tersiyle gözlerinin altını temizlediğinde Melikşah kadına yaklaşarak ilk önce ufaklığı kollarına almış, ardından boşta olan koluyla Erva'nın belini sarıp kendine çekerek alnına dudaklarını bastırmıştı.

Bakışları adamın omuzu üzerinden çevreyi taradığında tamamen karanlık olacak kış bahçesini ateş böceklerinden yardım almışçasına loşlaştıran mumlara gülümsemişti. Ufacık noktalar halinde dursalar da hep bir aradayken ortama müthiş bir ambiyans katmışlardı. Etkiyi daha da arttıran ise hafifi müzik sesiydi tartışmasız.

Kadın bedeninden hafifçe uzaklaşıp usulca kendini süzdüğünde ise gözlerindeki parlamaya şahit oluyordu kadının. Nasıl ki kendisinin ilk gün gibi hazırlanmasını istemişti, Melikşah aynı şekilde hazırlanmıştı.

Az önceden beri alamadığı nefes yüzünden olan oksijeni var gücüyle çektiğinde yüzündeki gülümseme oldukları duvarlara bin bir renkte çiçek açtırabilecek haldeydi adama göre. Kadının o derin nefesle burnuna dolan notalar, o gün sıktığı parfümü bile atlamamış olmasına işaret ediyordu. O kadar aynıydı ki her şey, o kadar benziyorlardı ki bir yıl öncesine belki de ufacık beden olmasa aynı anda 'biz bu anı daha önce yaşamıştık.' Hissine kapılmalarına neden olabilirdi. Ani bir kararla dudaklarına yapışması, topuklu ayakkabısına rağmen adamın tenine yetişmek için vücudunu esnetişi, teninde hissettiği aksiyona bağlı karıncalanma ve dudaklarına değen dudakların ısısı. Hepsi ama hepsi hala yüreğinde bir kuşun kanat çırpması kadar şimdiydi.

Titreyen elleriyle yakasını tekrar yakaladı ince uzun parmaklar. Tekrar parmak uçlarında yükselip tenine kan kırmızı dudaklar dokunduğunda taşlar bir bir yerine oturmaya başladı. Erva onun sönmemiş ve sönmek bilmeyecek ateşiydi. Kollarının arasında asırlarca saklayacağı değerli bir taş gibiydi.

'Sen benim hayatımın en güzel ayrıntısısın.' Sol elini oğlunun sırtına yaslayıp gülümseyerek gözlerine bakan kadın bütün durağanlığıyla geniş omuzuna yaslanmış oğluna döndüğünde içindeki hayata karşı duyduğu tutkunun hisleri yüzüne yansıyordu. Bir bir izliyordu adam bunları. Ne kadar şanslı olduğunu anlatmaya kalksa dünya üzerindeki hiçbir dil yeterli gelmeyecekti.

Kalbi KorWhere stories live. Discover now