Bölüm 45 - Bir Konuşma

4.9K 285 20
                                    

İkisinin de gülüşleri yeniden meydana çıktığında Melikşah biraz olsa durularak kederli gözlerini kadına dikmişti ki yanağındaki ince parmakların hareketini hissetti.

'Her şey düzelecek Melikşah, biz Selçulularız, her şey düzelecek.'

Kaç gün geçmişti, sahi iki hafta dolmuştu değil mi? Mihrimah'a sorsalar aylar geçmişti ama takvime göre tam iki haftadır Pars'tan ne bir ilerleme kaydı alınmıştı ne de gerileme. Oldukları yerde sayıyorlardı, üstelik ileri geri bile sallanmadan. Resmen hastane yaşam alanları olmuştu ama Pars sanki bir şeylere tepki gösterir gibi tepkisiz kalıyordu. Neredeyse bütün aile fertleri bir bir yanına girmiş onunla iletişim kurmaya çalışmıştı, Mihrimah son bir haftadır her gün aksatmadan yanına girip dil dökmüştü ama nafileydi.

'Birde sen mi denesen?' Melikşah yanından gelen sesle bakışlarını Erva'ya çevirdiğinde derin bir nefes alıp Mihrimah'a göz attı.

'Mihri'ye bile tepkisizse bana yanıt vereceğini sanmıyorum.'

'Arkadaşısın sonuçta.' Odadan çıkan İlyas beyle dizlerinden destek alıp başını sallayarak ayaklandığında bütün gözler ikisine odaklansa da Melikşah sıkıntıyla nefesini savurdu.

'İlyas bey, uygunsa girebilir miyim içeri?'

'Tabi, hemşire hanım yardımcı olun lütfen.' Adamın direktifiyle kimseye dönüp bakmadan kadını takip etti Melikşah. Ne söyleyeceğini, onu nasıl hayata döndereceğini bilmiyordu ama onunla gerçekten Melikşah gibi konuşmalıydı. Arkadaşı, dostu, sırdaşı, kardeşi olarak gördüğü Melikşah gibi. Hatta öğrenci evinde kaygısızken birbirlerine laf dinletmek için kullandıkları argolar kadar gerçekçi olması gerekiyordu.

Adımları sürekli cihaz sesleriyle dolan odada ilerlerken bakışları da kablolara ve sargılara dolanmış, neredeyse mumyaya benzemiş adamı buldu. Usulca yaklaşıp etrafı gözden geçirdiğinde derinden aldığı nefesi savurarak yüzünü buruşturmuştu.

'Şu yaptığın resmen dangalaklık Pars. Tamam hayal dünyası ve rüyalar güzeldir ama bizi de küfretmek zorunda bırakman bildiğin adilik. Orada neye tutunduğunu, hangi haltın peşinden koştuğunu bilmiyorum fakat burada gelinlik seçerken peşinden koşman gerekecek bir kız kardeşim var. Yine bencil piçin teki olmaya başladın, şu kaçıp gitmelerine son verirsen istediğin hatuna da ulaşacaksın ama nerede...' umursamazca göz devirip hiçbir kıpırdama olmayan adamın yüzünü incelediğinde derin bir nefes alarak dibindeki kalp atışını gösteren cihaza bakmıştı.

'Bu saçma şey Mihrimah odaya girince nasıl hareketlenmiyor anlamıyorum. Oysa ne kadar gıcık olsam da kardeşimi her gördüğünde hipodromda yarışan at misali bir ritmi olduğunu düşünüyordum. Ulan yoksa sen Mihri'mi hak edecek kadar sevmiyor musun?' kaşları çatılsa da aklına gelen şeyle omuz silkti adam.

'Gerçi senin gibi bir gerzekten bahsediyoruz. Kaçıp gitmişken tekrar gelip Mihrimah'ı başına bela etmen ya salaklıktan olur ya aşktan ama salak olmadığını ikimizde biliyoruz. Peki en azından öyle olmadığını umuyorum diyelim ama senin için ayırdığımız zamanın bıçağın kemiğe dayandığı kısımdayız Pars bey. Ya uyan, toparlan şu kızı iste ya da Mihrimah'ımın, prensesimin gözünden düşen her damla için bir kablonu çekip koparayım. Karar senin bundan sonrası için. Bence gayet net bir görüşmeydi, sence?' kendi kendine konuşmanın dibine vurmuşken dudaklarını ıslatıp derince nefeslendi.

'Anladığını düşünüyorum dostum, ki zaten kolay pes edecek bir cins değilsin sen. Aramıza dön artık, yapılacak işler var, sizin merasimi de aradan çıkarırsak bir tatile çıkarız. Bunları yapmam içinse senin uyanman gerekiyor. Pars tıpkı üniversitedeki gibi oldu durum, ulan her seferinde saksının içindeki anahtarı alıp gidiyordun ve eve girmek için seni bekliyordum, şimdi de tatile gitmek için seni bekliyorum. Benim senden çektiğim nedir arkadaş. Üstelik şu tipini aynada görsen kıyameti koparırsın, kalk da bir çeki düzen ver sıfatına.' Diyecek daha fazla şey bulamadığından olsa gerek derin bir nefesin ardından kapıya yöneldi genç adam. Hiç umut bahşeden bir şey yoktu ama kapının sürgü sesiyle kulağına bir inleme dolduğunda çatık kaşlarıyla ardındaki yatağa dönüp baktı. Pars yüzünü ekşitiyor muydu yoksa ona mı öyle gelmişti? Ağrıdan taşıyamadığı elini kaldırma çabasını gördüğünde ama çabası sonuçsuz kaldığında şaşkınlıktan büyüyen gözleriyle yanına yaklaşıp başucundaki düğmeye bastı hemen.

Kalbi KorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin