Bölüm 36 - Bir Yola Çıkış

5.7K 282 18
                                    

'Sen benim hem şimdim hem geleceğimsin. Ayağına taş değmesin isterim o yüzden bu tersim, yoksa kalbini kırmak en son isteyeceğim şey.'

Elindeki tabağı masaya yerleştirip hafifçe çekilerek eksik olup olmadığını kontrol ettiğinde sadece çayların eksikliğini onayladıktan sonra tebessümle odaya yönelmişti ki koridorun başında omuzunu duvara yaslamış kendini izleyen adamla göz göze geldi.

'Günaydın.' Sırıtarak Melikşah'ın da uyku semesi bile olsa gülmesini sağlayabilmişti.

'Günaydın da, sanki fazla erkenciyiz.'

'İşe dönmemiz gerekiyor artık. Yeter bu kadar tatil, hadi elini yüzünü yıka da gel.' Adam kaşlarını havalandırarak mutfağa ilerleyişine baksa da kadının üzerindeki aşırı enerji patlamasına anlam veremeden banyoya yönelmişti. Yüzüne su çarpıp aynadaki suretini izlediğinde uzamaya başlayan sakallarını aklına kazıyarak kahvaltı masasına döndü.

'Artık eve dönelim mi?'

'Burası iyi aslında ama sıkıldın benden sanırım.' Çayını yudumlamadan önce mırıldanarak göz ucuyla Erva'ya baktığında onun burun kıvırarak omuz silkmesi bir oldu.

'Senden sıkılmadım ama o kalabalıktan buraya gelince çok boşlukta hissedilmiyor mu sence de? Orası dolu dolu, burası sakin ama bilmiyorum işte.' Tekrar omuz silktiğinde Melikşah onay verircesine başını sallamıştı. Zaten hemen hemen iki haftadır buradalardı, yeri gelmişti sakince kafa dinlemişlerdi, yeri gelmiş kötü anlarda yaşamışlardı.

Belki de burası da artık bir baskı alanı haline gelmeye başlamıştı. Çünkü son iki gündür ne bebek meselesi geçiyordu, ne de illa ki sevişelim gibi bir dertleri olmuştu. Erva'nın dışarıdan duruşu boş vermiş gibi görünse de Melikşah'a içine atarak kendi kendine üzülmeyi tercih ediyor gibiydi. Evde en azından her kafada bir ses çıkar cevap ararken kafası dağılabilirdi.

Hızlıca toparlanıp, hazırlandıktan sonra üzerlerini değişmek için eve uğramalarının ardından kendilerini şirkete atmışlardı. İkisinin de koltuklarına kuruldukları andan itibaren birikmiş işler sayesinde oturdukları yere yapışmış gibilerdi.

Mihrimah abisinin ful cam olan oda duvarından şirkette olduğunu anladığında Erva'nın odasına inse de kadının sadece beş dakika kahve içecek zamanının bile olmayışını şaşkınlıkla izlemişti. Bunu direkt Erva dillendirmemişti elbet ama önündeki beş ayrı dosya ve ona yakın eskiz kağıdı yeterince aydınlatmıştı kendini.

Acabalarla dolu kafasıyla abisinin son durumunu ölçmek için yanına uğradığında ise adam yoğun günlerinde verdiği tepkinin aynısını vermişti. Akşam evde konuşuruz. Üstelik nasılsın sorusuna bu cevabı yapıştırmıştı. Ki bu da Melikşah Selçuklu'nun lügatinde, "Hızlıca odayı terk et kafam karışırsa bir daha toplayamam" demekti.

Karı koca iş çıkışına kadar aynı şekilde olduklarına odalarının önünden geçerken de defalarca şahit olduğunda artık yavaş yavaş dağılan personelle kendisi de toparlanıp elindeki dosya için muhasebeye yönelmişti. Yanından geçmek üzere olan Erva'nın kafasını gömdüğü dosyadan ayrılması için hızlıca önüne atladığında ise çarpmadan duraksamadı kadın.

'Erva hanım, mesai saati dolduğu halde kocanızı hala kaçırmamanız nedendir acaba? Alıp gitsene şu Melikşah Selçuklu'yu, sabahtan beri insanların canına tak etti. İnsan bir günde her zümreyle toplantı yapmaya çalışır mı Allah aşkına? Demek istesem de sanırım sende pek farklı değilsin?' göğsüne yapışmış dosyaya rağmen şaşkınlık bile göstermeden Mihrimah'a bakmıştı kadın. En ufak bir garipseme tepkisi yoktu üzerinde ki cevabı gecikmedi.

Kalbi KorWhere stories live. Discover now