Bölüm 14 - Bir Sır

5.5K 300 21
                                    

Merhabalar... 

Yeni başlatmayı planladığım çarşambayı Kalbi Kor alır planıyla karşınızdayım. 

Çok müthişli grip olmakla beraber yerimde duramadığım için kurtlu mu dersiniz yoksa 'Ay bunu da duruyor duruyor deli dürtüyor.' mu dersiniz bilemem ama bu hasta halimle, yanımdaki peçetelerim ve bir buçuk kiloluk limonatamla size selam vermekten geri kalmam. İlk önce on saatlik bir yola çıkıp daha sonra ise bi güzel oynamayı düşünüyorum, bundan da geri kalamam. Tabi ki aklım başımda değil. Neyse ki hazırda bölüm var da ilk haftadan kurduğum programı es geçmedim. Dua edin böyle devam etsin. 

Ha bir de sizin BELDAR'dan haberiniz var mı? O da profilimde, es geçmeyin lütfen. 

E o zaman bana müsaade.(Gidemiyor, gidemiyor...)

Kendinize cici davranın, daha Beldar'ın hazırlığını yapıp Cuma gününe tek tıkla yayında kıvamına getirmeyi planlıyorum. 

Bir de unutmadan, tipini merak ettiğiniz karakter varsa sorun çünkü ben karakterlerin arasında dolaşsam da hangisini editleyeceğimi bilemediğimden bu bölümü afişsiz bırakıyorum. (Çok şükür gitti...)


'Bu evin diğer kızı nerede ki sadece Erva ile Rüya yaptı?' çehresi yarı sert görünse de Mihrimah çoktan şaşkın bakışlarını abisine dikmişti. Biraz önce varlığını tümüyle silip atmadığını belli edecek bir girişimde bulunmuştu ki hızlıca ayaklandı.

'Onlar tatlıyı hazırlayacaktı, Mihri yanına kahvesini, öyle anlaştılar.' Benan hanım kaşıyla gözüyle kızına mutfağı işaret ettiğinde ahşap sandalye parke zeminde gürültü çıkarılarak itilmiş Mihrimah ise koşar adım mutfağa gitmişti.

'Ben Mehir'den bahsettim, gelininiz olan evin kızı.' Deparla mutfağı bulan Mihrimah duymasa da Benan hanım olduğu yerde kalmıştı. Allah'tan o heyecanla koşmuştu kız yoksa şuracıkta hüngür hüngür ağlardı. Bütün çocukları ayrı ayrı hallere sahipti, hepsi sert tavırlara, umursamaz hallere karşı dik durabilirdi ama Mihrimah, ki söz konusu Melikşah'ın umursamaz ve yokmuş gibi tavır takınmasıyla anında köy çeşmesi gibi açardı vanaları. Ufak bir çocuk gibi küsüp gidebilir, hatta ayaklarını direye direye tepinebilirdi.

'Baba salona-'

'Oturacağız.' Ahmed beyin otoriter sesiyle Melikşah boyun bükse de oğlunun damarının nasıl bir damar olduğunu bilirdi. O yüzden şuan masadan kalkmasına müsaade ederse koşarak çalışma odasına kapanır, kahveyi de Mihri'nin getirmesine razı olmazdı.

'Melikşah hariç herkes kalkabilir dilerse.' Müsaadeyi verir vermez Melikşah'ın gözleri ilk önce babasında dolaşmış ardından annesine dönmüştü ki onun kızlara başıyla salonu işaret ettiğini fark etmişti. Ahmed bey hem lafını dinletip o kahveyi Mihri'nin elinden aldıracaktı, hem de sabah konuşmak istediği mesele ne ise onu açacaktı belli ki. İşin kötü tarafı da buydu zaten onun için. Elinden su, kahve aldığında aradaki o buzdan duvar yerle bir olurdu. Yine mesafeli tavır takınırlardı ama gırtlağından inen bir yudum suda bile küs olunan insanın hakkı vardı sonuçta. Şu saatten sonra Mihrimah'ın da direk önüne fincanı bırakmayacağını biliyordu çünkü Selçuklu ailesinin kültüründe olan bir durumdu bu. Benan hanım ne zaman burnunun dikine gidip kararını uygulasa, ki bu sık sık olan bir şey değildi, Ahmed bey mutlaka bir trip aşamasına gelir ve kadıncağız elinde bir bardak suyla içirene kadar uğraşır dururdu. Bazen fazlaca komik anlara şahitlik etse de annesi ve babası gibi ufak bir mesele için bozuşmamıştı.

Topuk seslerini duyması kaşlarının düzelmiş halinden yeniden çatmasıyla yer değişmesine neden olduğunda Mihrimah derin bir nefesle elindeki tepsiyi masanın kenarına bırakmış babasının kahvesini alarak masaya yerleştirmişti. Bu kez Melikşah'ın fincanını alarak o tarafa yönlendiğinde sabahtan beri yüzüne bakmayan adamın derinlemesine çatık kaşlarının altından kara bakışlarını kendine diktiğini görmüştü.

Kalbi KorWhere stories live. Discover now