Bölüm 37 - Bir Kamp

5.2K 264 15
                                    

Size bol bol şarkılı, çadırlı, kamplı, eğlenceli, romantikli bir bölümle geldim...
Hepinize iyi okumalar...
Yorumu ve beğenileri eksik etmeyin lütfen....

--------------------------

'Karınım diye her ortamda dudak dudağa gezmeyeceğiz ama değil mi kocacım.' Zaten belirginleşen harelerini belerterek adama baktığında kendine engel olamadan tekrar öpmüştü kadını.

'Bence gayet uygun bir ortamda öpüşüyoruz.' İkisi de gülerken boynundaki elin biri çekilip Erva'nın yüz ifadesinin değişmesi bir olmuştu. Bedenleri birbirine yapışık olduğu için kadının çektiği elini kasığına bastırdığını hissettiğinde bedenini sıkıca tutarak yüzünü inceledi.

'İyi misin?'

'Bacağıma kramp girdi sanırım.'

'Elin kasığında ama bacağına mı kramp girdi.'

'Bacağına kramp girmişken kalçana kadar kasılabilirsin de kasığına kadar kasılamaz mısın ya? Canım acıyor.' Laf yetiştirmenin arasında adam durumun ciddiyetini kavrayarak sakin kalmasını sağlamak amaçlı beklemeye, bir yandan da bacağına su içinden masaj yapmaya başladığında göğsüne yaslanan alın bir olmuştu.

'Geçti mi?'

'Geçti, çok kötü vurmuştu.'

'Çıkalım o zaman.'

'Gerginliği tam anlamıyla geçince çıksak?' başını usulca sallayıp gülümsediğinde Erva derin bir nefes almıştı. Daha önce denizde de havuzda da kramp görmüştü ama az önceki efsanenin üzerindeydi kadına göre. Diz kapağından başlayıp kasığına kadar çıkan krampla kendi de ilk kez karşılaşıyordu ki daha önce bu kadar soğuk suya girmediği için ihtimalde vermiyor değildi. Sonuçta kramp bir yana insana ilk girdiğinde kalp krizi geçirte bilirdi.

Biraz daha toparladığını hissedince bakışları Melikşah'a dönmüştü ki adamın gülerek kendini izlemesiyle karşılaştı. Ağzını açıp çıkalım demesine ramak kala adam belindeki ellerini bacaklarına indirerek tuttuğu gibi beline kenetlenmesini sağlamış ardından ışıldayan gözleriyle dudaklarının üzerini örtmüştü. Karşılık alabilmenin keyfiyle yarı yüzer halde iskelenin diğer tarafına geçtiğinde ise önlerine gelip kendilerini kapatan ağaç ve ortamda tek kamp yapanların kendileri olmasının da garantisiyle nefesi tükenene kadar öpmüştü karısını. Dudakları ayrılsa da beline kenetlenen bacaklar hala yerli yerinde durduğu için gülümsemekten geri kalmıyordu. Son birkaç gündür her fırsatta yüzünü inceleyen kadının o da gözlerine öylesine derin daldığından olsa gerek renk geçişlerini bile ezberlemişti. Ama muhtemelen Erva'nın yüzünü ezberlediği kadar iyi değildi adam.

Çünkü hem parmaklarını yüzündeki kemiklerde, çukur alanlarda gezdiriyor hem gözlerini bir an ayırmıyordu. Sabah uyandığında kendisini izleyen bir kadınla göz göze gelmesi, sakallarını, kirpiklerini seven, kendine dokunmaktan çekinmeyen bir kadının hayatındaki varlığı ve aynı yatağı paylaşıyor olmaları Melikşah için aylar önce koca bir palavradan ötesi olamazdı. Oysa şimdi beraber uyuyup uyanmak, sevişmek bir yana bu kadından çocuk istiyordu.

Garip olan ise hem sevdiği hem de seven bir kadındı karşısındaki. Kendini korusun, duygularını sahiplensin isteyen bir kadınla değildi. Daha önce kendinin asla hata olarak görmediği ama dışarıdan bakılınca saçma gelen şeyi bu defa tekrar etmemişti. Erva açık açık sevgisini tek başına omuzlanabilen bir kadındı ve Melikşah'dan beklediği onu illa ki sevmesi, başkasına olan aşkını sırtlanması falan değil direkt olarak sadece kendi sorumluluklarını taşıyabilmesiydi. Başkasının acısını, sancısını kendine yükleyen bir kadınla beraber değildi herhalde en iyi tarafı buydu meselenin.

Kalbi KorWhere stories live. Discover now