Bölüm 26 - Bir İtiraf

6.6K 305 17
                                    

'Kara meleğim benim.' Şakağına dudaklarını bastırdığında kıpırdansa da uyanmayan bedenle gülümseyerek tişörtünün ensesinden tutup çektiği gibi çıkarmış ardından dikkatlice kadını sarıldığı yastıktan kopararak kendi bedenine sokulmasını sağlamıştı.

'İyi geceler kaderim.' Mırıldanıp gece lambasını kapattığında çıplak göğsüne basılan dudaklarla gülümseyerek kadının saçlarını okşayıp kapadı gözlerini. Aklına Mihrimah'ın dank dedirttiği onca tedirgin edici soruyla sabahlayacağını bilerek.

Masaya birer birer yerleşen ahaliyle ortalık şenlenmeye başlamıştı ki Melikşah çatık kaşlarla karşısında oturan Mihrimah'ı süzdü bir süre. Yüzüne onca kapatıcıyı boşuna boca etmişti kendine göre. Bunca yıl tanıdığı abisinin farkına varmayacağını sandıysa yanılmıştı zaten.

'Mihrimah.'

'Efendim abicim?' zoraki gülümsemeyle sonunda gözünün içine baktığında tek kaşı gerginlikle havalandı adamın.

'Ağladın mı sen?' cümlesiyle bütün gözler normal şartlarda neşesiyle ortalığa oksijen akışını hızlandıran sarışını bulduğunda o sertçe yutkunup mırıldanarak cevap vermeyi seçmişti.

'Sonra konuşsak.' Başını usulca onaylarcasına sallasa da gözleri bu kez Mihca'nın kızın sırtını okşayarak destek olmasına takılmıştı. Sürekli birbirleriyle çekişen ikizlerden bahsediyordu. Dünyaya geldikleri ilk dakika sanki daha çok ilgi istemek uğruna yarış verircesine art ardına ağlayan ikizlerdi bunlar canım. Her konuda birbirlerine rakip kesilen ve daima biri kendinden diğeri Yafes'den destek alan aynı yaştaki iki bedendi bahsi geçen.

Eline aldığı fincanla beraber adımlarını ara holden kış bahçesine ilerlettiğinde arkasından gelen ayak sesleri de Mihrimah'ın kendini takip ettirdiğini hissetmesini sağlayarak gelecek konuşmaya hazırlamıştı bünyesini. Kardeşinin bir damla gözyaşına cayır cayır yakardı her yeri, o yüzden de hiç hoşuna gitmemişti sabahın bir vakti kapatıcıyla gölgelenmiş göz atları. Üstelik balon gibi şişken çökmüşlüğü kapatmakta pek akıllıca bir çözüm değildi Melikşah'a göre.

'Dökül bakalım Mihrimah sultan.' Hasır koltuğa oturarak yanına yerleşip tırnaklarına acı çektiren bedene göz attığında elindeki çaydan bir yudum alarak birkaç saniye bakışları çakıştığı kıza göz kırpıp başını sağa sola sallamıştı.

'Bana gerçekleri söylediğim sürece sırt dönmezsin değil mi?' sonunda tırnaklarını rahat bırakıp pantolonunu sıkıştırarak masumane gözlerini abisine diktiğinde onun durumu tahlil eden halini izlemişti bir süre.

'Yine ne karıştırdın sen?'

'Daha bir şey karıştırmadım. Cevap versene büyük Selçuklu, gerçekleri söylediğim sürece sırt dönmezsin bana değil mi?' yalvarırcasına çıkan ses tonuna yarım ağız bir gülümseme sunarak tedirginliğini seyrediyordu resmen.

'Yalan söyleyip bir şey gizlemediğin sürece ne sana ne de diğer kardeşlerime sırt dönmem prensesim.'

'O zaman hazır ol.'

'Gönder gelsin.' Fincanı dudaklarına yaslayıp bir yudum alarak hafifçe geri çektiğinde Mihrimah gözlerini sıkıca yumup tırnaklarını da avuçlarına bastırmaya başlamıştı.

'Pars gitmeye karar vermişti, tamamen. Bana kal dersen kalacağım dedi. Bende dün gece gitme dedim.' Veremediği nefesiyle hala sıkı sıkıya kapalı göz kapaklarını araladığında Melikşah'ın çayından bir yudum daha aldığını görerek sertçe yutkunmuştu ki adamın oturdukları koltuğun sırt tarafına yasladığı elini hafifçe havada sallaması bir olmuştu.

Kalbi KorWhere stories live. Discover now