Bölüm 29 - Bir Kemoterapi

5.9K 320 23
                                    


İnsan nasıl kendini böyle bir durumda olumlayabilir bilinmez ama kesinlikle durumun şokunu uzun zaman boyunca üzerinde hissederdi. Üstelik sevdiğin bir insanın savaşacak olma ihtimali boğazına düğüm, nefesine karbondioksit olurdu resmen.

Melikşah'da aynı durumdaydı. Sanki dünya dönmeyi bırakmıştı. Kardeşim dediği adamın söyledikleri anlamsız geliyordu, çünkü kardeşiydi. Canını istese kuşkusuz verirdi. Böylesine yüreği olan bir adamın ağzından çıkan cümleler saçma sapan geliyorsa kesinlikle içinin derinliklerinde tükenen şeyler içindi.

'Ne, ne demek kansersin. Sapasağlamsın sen Yafes. Karşımda oturuyorsun, sapasağlamsın işte.'

'Belki de bir daha böyle oturamayacağım-'

'Aklından bile geçirme bu ihtimali. Saçmalık bu, bir doktorla olacak iş değil. Yanlışlık vardır. Bir yeri yanlış okumuştur. Eksik bilgi-'

'Beş ayrı doktora gittim abi, doğru. Hepsi onayladı.'

'Ne kanseri? Hangi evrede?'

'Karaciğer, ikinci evrenin sonundayım. Siroza dönebilme ihtimali yüksek.'

'Tamam, tamam dur.' Avuç içlerini şakaklarına bastırarak kardeşine dikkat kesildiğinde derin bir nefes alıp ayaklanmıştı. Attığı birkaç adım sonrasında dudaklarını ıslatarak tekrar döndü Yafes'e.

'Yarın sabah beraber gidelim hastaneye. Tedaviye başlasınlar hemen. Ameliyatsa ameliyat, kemoterapiyse kemoterapi. Ne gerekiyorsa. Hatta şartlarını kontrol ederiz, daha sağlıklı yaşam şartları olan, havası daha temiz olan bir ülke buluruz araştırıp. Ne yapmamız gerektiği var. En ince ayrın-'

'Abi, sakin ol. Yaşayacaksam da öleceksem de, sakin ol.'

'Öleceksem de diye bir seçenek yok. Seni o saçma sapan basit bir hastalığa kurban vermem.'

'Bende teslim olmam zaten ama kafanı toparla. Saçların dökülene kadar, belirtiler gözle görünür olana kadar annemlerin bilmesini istemiyorum. Çok üzülürler. Hem, merak etme tedaviye başladık. Dün gece o yüzden yoktum ortada. Radyoterapi etkisini ölçtüler, kemoterapide karar kılındı. Organ listesine bildiri yapıldı.'

'Satın alalım.' Melikşah'ın cümlesiyle Yafes ayağa kalkıp adamın karşısına dikilmişti.

'Ufacık bir çocuğun hayatını çalma ihtimalimizi hiçe mi sayalım?'

'Ya senin hayatın? Bunun legali olmaz Yafes.'

'Abi, şuan sağlıklı düşünemiyorsun. Sakin kal ne olur. Hadi bu gece gidip uyuyalım, yarın aklımız selimken konuşuruz durumu. Sonuna kadar savaşacağımdan emin olabilirsin. O yüzden korkmanı gerektirecek bir durum yok.'

'Kardeşlerimi kaybetmek benim lügatimde yok. Savaşmaman söz konusu bile olamaz. Yarın hastaneye gidelim. İstediğin gibi bir süre saklarız annemlerden, tedavi cevap verince de söyleriz.'

'Annem, babam, Mehir ve Tuğrul paşa bilmeyecek. Kararsızlıkta kalmak yok, söz ver bana.'

'Söz, dördü de bilmeyecek.' Başını sakince salladığında kapıya yönelmişlerdi ki kolunun yakalanmasıyla Yafes'e tekrar baktı.

'Yengeme benim yaptığım gibi bir anda söyleme, canı sıkılmasın.'

'Yafes, sen de söz ver. Pes etmek yok.'

'Ne olursa olsun asla pes etmeyeceğim.' Gitmesi veya kalması. Henüz düşünmek için erken olan bir nokta dahi Melikşah'ın gözüne çok yakın gibi geliyordu. Ne kadar buzdan bir koruma giyinmiş olsa da gözlerindeki ışıltıyı bilirdi kardeşinin. Sesinde muzipliği, hafif tebessümündeki samimiyeti bunca yıldır görüyordu.

Kalbi KorOù les histoires vivent. Découvrez maintenant